banner1483
Editör
Editör
Yazarın Makaleleri
İlçe başkanlarının gölgesinde kalan il başkanları
Her ne kadar pazartesi günkü KENT KULİSİ canlı yayın programımda söylediysem de, bu düşüncemi yazıya dökmemde sakınca yok diye düşündüm ve duygularımı sizlerle paylaşma kararı aldım. Çünkü bu şehirde, hiçbir siyasi geçmişi, tecrübesi...
Cübbeli girdiler, yüzsüz çıktılar. Yani …EVİM’ler
Bu başlıktaki yazıya imzasını atan gazeteci Serpil Yılmaz idi. Yazısını sonuna kadar okuyunca, hak vermemek elde değildi. Yazar Yılmaz, örnek de vermişti köşesinde, 'Faizsiz ev ve otomobil sahibi yapmak vaadi ile halktan 6 milyar lira...
Bir haberin Enver Kılıç’a yaşattıkları…
Bir internet sitesinde haberi görünce şaşırdım, adeta şok oldum. Senelerin siyasetçisi, düzgün ticaret adamı, senelerini ziraatle, yani çiftçilikle sürdürmüş, gelenekçi bir aileden gelen dostum diyebileceğim nezaket timsali insan Enver...
Veysi Kaynak ve siyaseti…
Geçenlerde dediysem, neredeyse bir sene oldu olacak, bağ evinde birliktelikte ki özlemiştik kendisini, hasret ve özlem gidermiş, dostlarla sohbet ederken, maziye bakıvermiş, geçmişe zaman ayırmıştık, takılıvermiştik. Hatıralar canlanmıştı...
Bir başkan bindiği dalı keser mi?
Aptalın, ahmağın önde gideni, özgül ağırlığı sıfır, çapsız, ruhsuz ve heyecansız ise keser! Bir yazarın romanı vardı, ‘Bütün kadınlar aptaldır!' diye. Ama hemen altına, küçük harflerle de olsa şu yazılıydı, ‘Sen hariç!'...
Baro seçimi ardından…
Her ne kadar kazanan Kahramanmaraş ve Baro olsun dediysek de, neticede iktidar kanadı kazanırken, tanıdığım, AK Partide milletvekili aday adayı olmuş isimler bile Av. Sinan Ölker'e oy verir, onun safında yer alırlarken, aradaki 45 oyluk...
Seksen seksen yüz altmış, Allah neler yaratmış!
Hani, köylü kadın kocasına olan sevgisini göstermek için sormuş ya, 'Gözlerime bak, ne görüyorsun!” Erkek de ne bilsin karısının aklından geçenleri, tek kelime ile cevap vermiş: 'çapaaaak!” Kafa aynı… Mesele kırsalda veya...
Bu yazı, merhum Gökkaya ve evladı Murathan’a gelsin!
'Babam Dr. Hacı Duran Gökkaya hayattayken 2011 Milletvekilliği Seçimleri sonrası Kahramanmaraş'tan bir gazeteci Mehmet Fiskeci babamı eleştiren bir yazı yazmıştı. Açıkçası sinirlendim. 'Kim bu adam dedim?” Yaşta daha genç...
Doğrudur…
Dinliyorum ama kimseyi dikkate almıyorum, doğrudur... Kurallarını kendim belirlediğim bir hayatım var… Burnumun dikine, bildiğimin peşine gidiyorum, doğrudur... Kimseye eyvallah etmiyorum, doğrudur… Eşek gibi çalışıp, aslan gibi yiyorum,...
Hayatın içinden… İyilik ve kötülük!
Yoğun bir akşam trafiği. Yaşlı bir kadın şehir merkezinde uzun süre beklediği taksilerden umudunu kesmişken boş bir taksi önünde durdu. Şoföre; "… ye gideceğim evladım" dedi. "Buyur teyzecim" dedi taksi şoförü. * Yolun hemen ilerisinde...
Şapşak ve yalapşak…
Yeni nesil, bu iki kelimenin anlamını bilmeyebilir. Bu iki kelime, çok eski Türkiye'de, eski lügatlerde kaldı. Kaldı ki araştırmayı dahi sevmeyen, ilgi duymayan Z kuşağı dediğimiz yeni nesil, Türkçeyi bile doğru düzgün kullanamazken,...
Zaman aşımı!
Zaman su gibi akıp geçiyor. Ya delip geçiyor, ya haber etmeden… Geçerken ya bir yerleri yıkıyor, yakıyor, ya inşa ediyor, ya rayına oturtuyor! Bırakın günleri, bırakın haftaları, bırakın ayları bir tarafa, yıllar birbirine meydan okuyor...
Çakalın biri…
Çakalın biri boya küpüne düşmüş, biraz uğraştıktan sonra küpten çıkmayı başarmış. Bakmış ki üzeri rengarenk. Önceki halinden çok farklı. Eee, çakallık var ya kanında; hemen fırsat bu fırsat deyip ormana koşmuş. Orman sakinleri...
Sular Akademi Hastanesi…
Hükümetin sağlık politikası, özellikle neredeyse her şehre yapılan Şehir Hastaneleri ile zirve yaparken, artan nüfus, köyden-kırsaldan şehre akan göç dalgası, devlet kurumlarındaki yetersizliği de etkileyince, ihtiyaçtan, daha doğrusu...
Duran Genç’in Ahmet’i, Emre Kazancı ve Sefa Narlı…
Başlıkta gördüğünüz üzere, bugünkü yazımın konusu 3 isim. Haftanın ilk günü sabahı. Acı haber tez duyulurmuş. Citroen otomotiv müdürü sevgili kardeşimiz Duran Genç'in, uzun zamandır yoğun bakımda yatan oğlu Ahmet Genç hayatını...
Elbistan’ın sinir uçları ile oynamak…
Yaklaşık 1 ay önceki bir yazımda, Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz'ün hakkında çıkan haber, yorum ve takip eden iddialar@belgeler ile ilgili olarak "Yargı önünde hesaplaşacağız" açıklamasından sonra, baktım yine bazı internet...
Enayiler olmazsa açıkgözler acından ölürmüş!
Aşağıda okuyacağınız hikâyeyi bir gazeteden arakladım. Alıntı yani. Hafta sonu, keyifle okuyun, biraz tebessüm edin, ‘enayiler olmazsa açıkgözler acından ölürmüş!' sözünden hareketle memlekette ne uyanık insanların olduğunu...
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da…
İtiraf ediyorum, saklamıyorum ve kendi adıma yazıyorum, dört dörtlük gazetecilik yapmıyorum, yapamıyorum. Öyle bir meslek ki bu, bir haber veya yazı yazdığında, karşına ya partili çıkıyor, ya komşun, ya kırk yıllık hatırından geçemeyeceğin...
Kirli elle temizlik yapılmaz!
Buna gönül dili de dâhil. En iyi balı satsan da, gönül dilinden dökülen kelimeler, cümleler zehirden beter ise, (Aksu Çayı da diyebilirsiniz) ellerinizi kırk kere sabunlasanız, kırklansanız, yine de yapacağınızı zannettiğiniz temizlik...
Suratından alt yazı geçenler…
Adamlar desem, erkekler havaya hoplayacak, ‘Hooop, kimi kast ediyorsun?' Bayanlar desem, bu kez de haklı olarak bayan okurlarımız, tanıdık tanımadık bayanlar isyan bayrağı açacak, ‘Bizim ne zaman suratımızdan alt yazı geçtiğini gördün...
Kurtuluş inşaatta mı ve Ali Ağaoğlu nerede?
Ne kurtuluşun inşaatta olduğundan eminim, ne de bir dönemlerin ünlü müteahhidi Ali Ağaoğlu'nun nerede olduğundan haberdarım. Neredeyse, son 3 senedir ne televizyonlarda çıkıyor, ne de gazetelerde hakkında haber yapılıyor. Zaten artık...
Zamanınız varsa biraz gazetecilik oynayalım mı?
Vallahi de billahi de yaşananlar ‘akıl kârı' değil! ‘Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal' deyimini unutmuyoruz da, sağa ya da sola tükürmeyi hiç denemiyoruz. Ya da: ‘Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor'...
Çayın sallaması, adamın dallaması…
Türk halkı çayı demlikte sever. Hele bir de köz ateşi üzerinde, semaverde, ya da soba üzerinde demlenen ve içilen çayın lezzetine, keyfine doyum olmaz. Çay tiryakiliği başka. Çay tiryakisine yemek verme, çay ver, gıkı çıkmaz. ‘çay var...
Bu yazı hem dindarım hem kindarım diyenlere gelsin!
Bu iki kavramı bünyesinde, duygularında, yüreğinde, gönül verdiği siyasi iradede taşıyanların aklından şüphe ederim. Samimiyetsiz bulurum. Zaten hem dindar olup, hem de kindar olan kaş kişi var ki diye sorsam, biliyorum ki hepiniz birden,...