‘Güldal Hanım, üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer...’
‘Ama bu söylediklerimi basına açıklarsanız yalanlarım Güldal Hanım.’
Yıllar önce ülkemizde planlı bir politikanın adım adım uygulamaya geçildiğini ilk söyleyenlerin arasındaydı Uğur Mumcu. “Susurluk”u, tarikat, rabıta ve yolsuzlukları yıllar önce karşımıza ilk o çıkardı. Onun işaret ettiği tehlikeler birer birer yaşamda karşımıza dikildi.
Ve bu ülkede, aydınlıktan gözleri kamaşanlar ülkemizi koyu karanlıklarına hapsetmek için, karanlığın ortasında bir meşale gibi ortalığı aydınlatan “mumları” birer birer söndürmeye başladılar.
Mumcu, yolsuzluk ve yoksulluktan arınmış “Tam Bağımsız Türkiye” ideali için halkını aydınlatmaya çalıştı. Ancak, üzerine gittiği, ”Siyaset-Tarikat-Ticaret “ ile simgelenen şeytan üçgeninin kurbanı oldu.
Ülkemizde son 100 yıl içinde 62 gazeteci siyasi cinayetler sonucu öldürüldü.1909’da öldürülen Hasan Fehmi Bey, bir yıl sonra Ahmet Samim ve sonraları Sebahattin Ali, Abdi İpekçi, İlhan Erdost, Musa Anter, Turan Dursun, Çetin Emeç, Metin Göktepe, Hrant Dink ve Uğur Mumcu bunlar arasında ilk akla gelenler.Ülkemizin üzerindeki bu karanlık ablukanın uzak olmayan bir gün mutlaka dağıtılacağı umudunu biz de yüreğimizde koruyor; yaşam tarzıyla, yazdıklarıyla halkını aydınlatan, karanlık ilişkilerin arka planını yansıtmaktan canı pahasına çekinmeyen yürekli insan Uğur Mumcu’yu saygıyla anıyoruz” dedi.