Zaman su gibi akıp geçiyor. Ya delip geçiyor, ya haber etmeden… Geçerken ya bir yerleri yıkıyor, yakıyor, ya inşa ediyor, ya rayına oturtuyor! Bırakın günleri, bırakın haftaları, bırakın ayları bir tarafa, yıllar birbirine meydan okuyor adeta. Geçen süreçte insanoğlu o hale geldi ki, neye inanıp neye inanmayacağına, kime güvenip kime güvenemeyeceğine karar veremez oldu.

Oldu. Şundan… Hani diyoruz ya, insanların daima başkalarından gizlediği bir ikinci yüzü vardır…

Sık sık, dost bildiklerim şarkısını dinlemem ondan işte.

Sevgiler de, aşklar da zaman aşımına uğruyor zamanla. Zaman, sizi alıp başka mecralara taşısa da…

*

Sıradan bir hakaret davası bile mahkemede birkaç ayda bitiyor ama emek hırsızlarını dava eden fikir işçilerinin mahkemeleri yıllarca sürüyor.

Emeğin ve hukukun bu kadar değersiz olduğu bir ülkede ortama "hakim" olmaya gerek yok.

Yasaları vicdani biçimde uygulamak yeterli.

Fikir işçilerinin emeklerini çalanlar vur patlasın çal oynasın oynarken, emekçilerin isyanları "arabesk" sayılırken, verilen kararlar adaleti temsil etsin istiyoruz.

İsminin Adil olmasını beklemeye gerek de yok!

Ama şahsım memleketinde kendi halindeki insanların istekleri zaman aşımına uğramaktadır!

*

Mustafa Keser şarkısında diyor ya, ‘Haydi Abbas, vakit tamam…’

Beklentilerimiz, isteklerimiz zaman aşımına uğrarsa, yazık bu memlekete, yazık geçen zamana, yazık oy veren insanlara!

Daha fazla kalsan, zaman aşımından yok olacaksın üstümüze!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol