Aşağıda okuyacağınız fıkrayı belki kırk kere okudunuz, elli kere dinlediniz. Bir anlam verdiniz mi, içinden kırk bir mana çıkartabildiniz mi, ne anladınız!

Siz de okurken, ‘Gazeteci abimiz bu fıkrayı yazmakla ne demek istedi, kime ne göndermede bulundu?’ diye düşünseniz de, herhangi bir kimseye göndermede bulunmadım. Ha, yok eğer siz ‘Bu adam resmen beni işaret ediyor, beni adres gösteriyor!’ diyorsanız, o da sizin sorununuz.

Buyurun, işte o bildik, bilindik hikâye, fıkra her neyse…

*

Malum, bizde her mizah, her espri ya Karadenizlilere (Temel’e), ya da Nasrettin Hoca’ya atfedilir. Şayet belden aşağı ise, Namık Kemal ne güne duruyor!

Nasrettin Hoca, eşeği hava alsın diye dama çıkartır. Bir müddet sonra da havasını aldı düşüncesiyle eşeği aşağı indirmeye uğraşır. Uğraşır ama eşek inmez, hocayı uğraştırır. Eşek inadı deriz ya, eşeğin inadı tutar, ‘inmem de inmem!’ der.

Hoca ne yapsın, çaresiz eşeği kendi haline bırakır, eşek de hoplamaya, zıplamaya başlarken pattadanak damdan düşer ve ölür.

Akıbeti ibretle izleyen Hoca da, “Demek ki eşeğin mertebesini yükseltirsen, hem bulunduğu yere zarar verir, hem de kendine!” der.

*

İtiraf edeyim, zaman zaman bazı insanları, kurumları gereğinden fazla, hak etmedikleri kadar zirveye çıkartıyor, göklere yükseltiyor, pohpohlayarak egosunu tavan yaptığımız yetmiyormuş gibi, layık olmadığı yağcılık kokan kelimeler ve cümlelerle başımıza taç ederken, aslında adama en büyük kötülüğü yapıyoruz.

Ha, o bundan zevk alıyor mu, keyif oluyor mu, bilemem.

Hak ettiğinden fazlasını verince, değerini artırdığımız kişiyi aslında toplum nezdinde itibarsızlaştırdığımızın farkında değiliz.

Çirkine güzel diyorsun, millet bize gülüyor!

Olmaza olur diyorsun, herkes dalgasını geçiyor.

Kötüye iyi demek gibi bir huy ediniyorsun, vatandaş kafa buluyor.

Siyaha beyaz dediğinizde tımarhaneye gidiş vaktin gelmiş oluyor!

*

Bütün bunları biz kendi elimizle yapıyoruz. Birine Hoylu’sun, uzun boylusun demekle mertebesini yükseltirsen, elini cebine atmaktan imtina eden, cebinde akrep taşıyan adama ‘gönlü gözü zengin’ dersen, bittiğinin resmidir.

Kaba saba, küstah, ukala, merhamet duygusundan nasibini almamış, acımı hissinden kendini soyutlamış adama ’baba adam’ muamelesi çekerseniz, ‘vay be, ben neymişim de haberim yok!’ deyip kendi kendini tanımakta zorluk çekenleri görmediniz mi hiç?

Mertebe, güzel ahlakla yükselir. Mertebe insan evladı olmakla yükselir. 

Mertebe, hakkaniyet ölçüsünü kaçırmadığınız zaman yükselir.

Kul hakkı yemediğiniz gün mertebeniz zaten zirvede demektir.

İnsan biriktirmediyseniz, insan odaklı yaşam sürmediyseniz, insan olana insanca muamele etmediyseniz, siz hangi mertebeden söz ediyorsunuz ki…

*

Eşeğe altın semer vursan, eşek yine eşek. Gerçi iki ayaklı eşekler olmasaydı, dört ayaklı eşeklere güç yetmezdi!

O bakımdan diyorum ki, eşekliğin lüzumu yok!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol