Aşağıda okuyacağınız yazı, 08.Ekim. 2007 tarihinde, o dönem basın hayatına kazandırdığım CESUR HABER Gazetesi’nde yayınlandı. Kendi köşemde.

Diyeceksiniz ki 13 önceki yazı ne alaka. Niye olmasın, çevrenize bakın, melekler kadar şeytanlar da kol geziyor, şeytanlar meleklerin avukatlığına soyunurken, melekler de şeytana arka çıkan duruşmalara giriyorlar. Üstelik de ücret almadan.

Tabi ki biliyorsunuz, şeytan da bir melek. Ama yüklendiği misyon ayrı, farklı. Lanetlenmiş melek. Biri güzelliği doğruluğu, iyiliği besler ve desteklerken, şeytan ihaneti, felaketi, cinayeti, riyakârlığı, sahtekârlığı savunuyor, arka çıkıyor.

Hepimiz ölümlü varlıklarız. Geldik gidiyoruz. Bir gün öleceğimizi ve bunun istisnasının olmadığının da farkındayız. Doğum kadar ölüm de gerçek. Öbür taraf daha bir gerçek. İkisi arasındaki yaşananlar kadar…

Tek ipucu var, o da niyetimiz. Zaten dünya imtihan da fikirlerimizi, paramızı, şöhretimizi, ceddimizi içermiyor. Sadece niyetlerimiz önemli olan. O nedenle toplum, bizi iyiliklerimiz ve ihanetlerimizle terazinin kefesine çekiyor.

*

Katilinden uyuşturucu tacirine, pezevenginden en düzenbazına kadar, herkes için kendini iyi niyet timsali sayıyor, yerine koyuyor. Çünkü aynalarını temiz tutmazlar, silmezler. Gördüklerini değil, görmek istediklerini gerçek olarak alırlar, satarlar ve sonra da ‘sebepler’ icat ederler.

Benim aynam temiz demek kolay. Acaba gerçekte öyle mi? Kendi aynasına bakmayanlardan daha zalim kim olabilir. Valisi, belediye başkanı, siyasetçisi, gazetecisi, toplum mühendisi, çöpçüsü, mahalle bekçisi, çaycısı, bürokratı, sivil toplum teşkilat mensupları… Kimi ararsan…

Öyle tipler var ki başkasına kötülük yaparken, iyilik yaptığını sanır. Zaten bütün maraz da, zannetmekten doğuyor. Aslında insanlarımız aynaya bakmaya da korkuyorlar. Gerçek yüzlerini göremeyeceklerini düşünerek. Çünkü çantalarında taşıdıkları bir değil, on’dan fazla maske ile gezince, haliyle kendinden bile kaygı duyuyor insanoğlu.

Siyasetçiler mi, bürokratlar mı, gazeteciler mi, iş dünyası mı? Hangisi sizce?

*

Tabi buraya kadara bir şey anlamadınız yazıdan. “Yahu Fiskeci, hidayete mi erdin de, böyle kutsal yazılar döktürüyorsun!”

Aslında yazı uzunda, kısa kesip Aydın havası yapacağım. Eskiden yiğit, mert, cengaver ve mücahit insanlar için, “Vay be, analar ne yiğitler doğuruyor!” derlerdi.

Şimdi analar melek kılığında şeytan dünyaya getiriyor.

Yine bir şey anlamadınız mı?

Vallahi aramızda kalsın ama ben de anlamadım. Anladıysam da Arap olayım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol