‘Horozdan korkan oğlan’ diye bir türkü var bilirsiniz, dinlemişsinizdir. Bazıları karıncadan huylanır, korkar, bazıları sinikten tiksiniz, korkar, bazıları da kedi-köpek gibi hayvanlardan korkup yanlarına yaklaşmazlar.

Şimdi devir değişti.

Herkes kedi, köpek ve karınca sever oldu.

Buna basından korkan il başkanları eklendi.

*

İl başkanı isen, toparlayıcı olacaksın, dağıtıcı, bölücü, küçültücü değil.

İl başkanı olacaksan, rakibine çalım atacaksın, kendi arkadaşlarıma değil.

İl başkanı olacaksan, dar alanda kısa paslaşma yerine, arkadaşlarına pas vereceksin.

İl başkanı olacaksan, penaltıyı ben çekeyim, korneri ben atayım, çift vuruş benden gelsin, galibiyet benim haneme yazılsın diye düşünmeyeceksin.

Bencil hareket etmeyip, kolektif düşünüp, kolektif hareket edeceksin! Ki taraftar ve arkadaşların kadar kulüp başkanı da seni takdir etsin!

İl başkanı isen kısır düşünmeyeceksin. (kısırı seviyorsan, kısır değilsen tabi)

İli başkanı olacaksan, paylaşımcı, gönül alıcı olacaksın.

*

Öyle siyasi parti il başkanı var ki, takıntıları zirve yapan, pimpirikli, kuşkulu, kendine bile güveni olmayan, her şeyi getirip paraya bağlayan, soru sorulsa bile eveleyip geveleyen, hık mık eden, verecek cevabı bulunmayan horozdan korkan il başkanları, acaba basından niye korkarlar.

Korkuyorsan, her şeyi getirip paraya bağlıyorsan, sorulara verilecek cevabın yoksa, kendini bu meselede yetersiz buluyorsan, siyaset yapmayacaksın!

Bu tür sözde siyasetçiler, ki daha önce kulvar veya güzergah değiştirip, kendilerine yeni bir yol haritası çizenler, belirleyenler, gittikleri yolun nereye uzandığından bile habersiz iken, bir de kendilerini keramet ve siyaset ehli yerine koymuyorlar mı, çıldırası geliyor insan.

Kerameti kendinden menkul bu korkak il başkanları, ne partilerini bir adım ileri taşıyabilir, ne de varlıklarını hissettirebilme noktasında kamuoyunda ve insanların gönlünde yer edinebilirler.

*

İki cümle yazsan alınganlık gösterirler. İsterler ve istiyorlar ki, kimse eleştirmesin, kimse tavuklarına kışt demesin, kimse kendilerine öte git demesin, kimse niye kaşının üstünde gözün var demesin, kimse ‘senin baban muhtar mı?’ demesin!

Bu tür korkaklar, kaçak güreşirler daima. Sahaya çıktıkları yok da, hasbelkader çıksalar bile oynaş güreşten yana oldukları için, kaçak güreşmeyi siyaset, pardon spor sayarlar.

Hani atalar demiş ya, ‘Korkak bezirgan sürüye kurt getirir!’

O bakımdan patır patır dökülüyorlar. Vazgeçilmez dedikleri arkadaşlarını bir çırpıda, bir kalemde harcıyorlar.

Neden? Korku dağları bekliyor da ondan!

Alanları daralıyor, harekete alanı kalmıyor, koltuk tehlikeye giriyor, ileride rakip olabilir?

Ha, korkunun ecele faydası var mı, tabi ki yok.

*

Sen istediğini, istediğin yerde, istediğin kadar eleştir, mesele yok da, birileri seni eleştirince, günah. Hayır, olamaz!

Samimiyet yok.

Ne davası, dava da yok!

Vitrin olmadığı gibi, vizyondan eser yok!

Ama adam başkan mı, başkan… Tabela partilerinin kağıttan başkanı. Kalıbının adamı mı, ne alaka, ilgisi bile yok!

Sevsinler sizin gibi başkanları…

Canlarım benim, yaklaşın da bir öpeyim sizi! Isırmam, korkmayın!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol