İnsanlar tuhaflaştı. Zaman geçtikçe, birbirini çekememezlik, yalanlar, iftiralar çığ gibi artmaya başladı. Kimse kimsenin ekmek yemesini, bir adım ileri gitmesini, mutlu bir gün görmesini istemiyor.

Kıskançlık, çekememezlik, sırtını döndüğün yerde aşağılama, karalama herkesin ağzına sakız olmuş.

Bizim meslekte yok mu, dolu… Çevrenize bakın, gazeteci olması yetmiyor, esnafı, siyasetçisi, bürokratı, bilmem neleri…

Beraberken canımsın, cicimsin, şıhım’sın, abimsin, büyüğümsün, ustamsın, duayenimsin, ne zamanki arkanı döndün, ne zaman ki kendi pislik çukurunda debelenmeye başladılar,  hemen karşı saldırıya geçip, seni iftira zindanına mahkûm etmeye çalışıyorlar.

*

Çukurova geleneğidir. Düğünden sonra gelin evine eş dost, hısım, akraba, konu komşu toplanırlar. Hayırlı olsun, Allah mutlu eylesin, bir yastıkta kocasınlar dileğini sunarlar. “Gelin de pek hamaratmış, pek gözelmiş anam, peh, peh!” diye överler. Duvak mevlidi okunduktan sonra gelen konuklara yeni gelin hizmet eder. Bir mutfağa, bir sofraya, bir salona ikram için koştururken, heyecandan yüksek sesli olarak yellenir. (özür dilerim yani osurur. Diğer adıyla gaz kaçırır)

Gelin mahcup olur, kaynanasına; “Ana gız, bu kapı çok gıcırdıyor, yağlamak lazım!” diyerek mahcubiyetini bastırmaya çalışır.

Kaynana eski kurt, kaçın kurrası, yer mi? Cevabı hazır: “A be gelin kızım, haydi sesini kapı gıcırtısına uydurduk ama kokusunu nedecez!” der.

Evet sevgili dostlar, hani bir film vardı, ‘geçen yıl ne yaptığını biliyorum’ adında. Kendi suçunuzu ve mahcubiyetinizi(!) bastırmak uğruna, ortaya saçtığınız kokuyu nereye koyacaksınız?

Var mı verecek cevabınız!

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol