Hani atalarımız der ya öteden beri, ‘danışan dağ aşmış, danışmayan yolda şaşmış!’

Danışmak iyidir, güzeldir. En azından ne yapmak istediğini, nereye gitmek istediğini hayata geçirmek istediğinde amacına daha çabuk ulaşırsın. Hem de doğru adrese… Bu yol olur, fikir olur, yer olur, fark etmez!

Akıl akıldan üstündür. Her şeyi bilmeyebiliriz. O nedenle mesele ne ise, bir bilene danışmak lehimize sonuç verir.

Şimdi bir fıkra anlatacağım. Yalnız kimse üzerine alınmasın. Bir ulusal gazetenin ekonomi yorumcusundan arakladım.

*

Mahallenin en çapkın kedisi, damdan dama atlar, bahçeden bahçeye zıplarken, bir gün aletini bir dikenli tele kaptırır. Kaderine küsmüş ve köşesine çekilip üzgün bir halde oturmaya, beklemeye başlamış.

Bunu gören diğer erkek kediler, kendisini ziyarete geldiklerinde teselli etmeye çalışmışlar, “O kadar da üzülme! Bunda sonra müşavirlik (danışmanlık) yaparsın!” demişler.

*

Bir başka fıkra…

Rivayete göre 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in yüze yakın danışmanı varmış. Yakın bir arkadaşı, kendisine danışmanlarından memnun olup olmadığını sormuş.

Demirel de; “Doğrusunu isterseniz hiç memnun değilim, bir gün bile gelip bana bir şey danışmadılar” diye dert yanmış.

*

Şimdi meseleye gelecek olursak… Bu fıkraları köşesine taşıyan ekonomist-yazar Ege Cansen’den aktarıyorum.

Danışmanlar, adres, yer tarif etme, işaret etme, vatandaşa yardımcı olma, onların dertlerini dinleyip, çözüm için patron ile vatandaş arasında köprü görevi görme. Sınırı belirsiz işler…

Danışmanlar, sonuçtan doğrudan sorumlu değildir.

Bizde danışmanlar, genellikle kurumlarda, siyasette yardımcı rolündedirler. Kurumu temsil ederler, patronunu, siyaset adamını…

Onların çıkarlarını gözetirler, işyerine yardımcı olurlar, vatandaş ile kurum arasında bir nevi köprü görevi görürler ve bunun için de bir maaş alırlar. Fikir üretmezler, kalıplaşmış danışman rolüyle, ezberledikleri cümleleri servis ederler, patronlarının işlerini kolaylaştırdıkları, onları rahatlattıkları gibi, vatandaşın da işlerinin görülmesini sağlarlar.

*

Kadın-erkek fark etmiyor. Kurumlara bakın, bir şey sorun, isteyin, hanımefendi-beyefendi olanlar ve size yardımcı olanlar kadar, ukala, küstah, kendini bir halt sanan, vatandaşı umursamayan tavırlar üstlenen dingil danışmanlar da olmuyor değil.

Ya cart cart sakız çiğnerler, ya cep telefonlarıyla oynayıp sevgilileriyle oynaşırlar, fingirdeşirler.

Bazı danışmanlar da var ki, kraldan çok kralcıdır. Bir yere danışman olunca dokunulmazlık zırhına büründüklerini zannederler. Afralarından, tafralarından geçilmez.

Sen de sinir ol, öfkelen dur!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol