Dün olduğu kadar bugün de, ki yarınlar da yaşanacak bunlar, gerek sektörde, gerekse sivil toplum kuruluşları kapsamında ticaretin, sosyal hayatın içinde olduk. Başarabildiğimiz ölçüde, sürede…

Şehit asker-polis ailelerinin çocuklarını sevindirdik doğum günleri kutlamasıyla. Onlara yalnız olmadıklarını ifade etmeye çalıştık.

Öksüzleri, yetimleri koruduk, kolladık. Ampute sporcuları için kollarımızı açtık! İnsanlara, sosyal hayata olan sorumluluğumuz çerçevesinde, bu insanlara borcumuzu ödemeye çalıştık, çalışıyoruz, yarın da çalışacağız.

Sevdamız, aşkımız hep Kahramanmaraş olduğu için. Ve her şeyi de karşılıksız, çıkarsız yaptık.

Allah rızası için!

Kişi nerede ve ne hangi şartlarda, hangi makam ve mevkide olursa olsun, geldiği yeri unutmamalı. Hani derler ya, geçmişini bilmeyen geleceğini tayin edemez!

Elhak doğru bir tespit. Demem o ki, milletler güçlerini ve ilhamlarını geçmişten, geçmişte yaşananlardan ve tarihten alırlar. O sebeple, bugünü bilmenin, yarını bulmanın yolu dünü unutmamaktan geçer. Ve öğrenmekten.

Biz de Kervan ailesi olarak nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve nerede duracağımızı çok iyi biliyoruz. Sakarya Mahallesinden, küçük bir dükkândan çıkıp, ana arterlere, yani merkeze, ardından hızımızı alamayıp tüm Türkiye ve dünyaya yayılmanın, adım atmanın bir bedelinin ve sorumluluğunun olduğunu da biliyoruz, bu gerçeğin farkındayız.

*

İnsanoğlu, artan ve çoğalan arzular yumağı içinde yaşar. Biz buna özlem diyoruz, bizi buna hasret diyoruz. Özlemler, geleceğe ve yarınlara yöneliktir. Biz hep bu düşüncede olduk, bu düşüncede kervan@alpedo olarak, sorumluluklarımızım farkına vararak bugünlere geldik. Nerede duracağımızı da bilerek…

Millet olarak, birey olarak geçmişte çok çile çekmedik mi. Çok sıkıntılara, yokluklara göğüs germedik mi? Ancak hepimiz de onurumuzdan, şehrimize olan sevdamızdan, sorumluluklarımızdan taviz vermeden, Allah’ın yarattığı kullar için çırpındık. 1920 Maraş Harbinde bu millet, kurtuluş savaşının kıvılcımını yakan Kahramanmaraş, kazma ve kürekle kovmadı mı düşmanları bu şehirden. İnanç vardı, azim vardı, kararlılık vardı, vatana ve millete olan sevda vardı.

Hep o inançla yaşadık! Çünkü kabul edelim, bugünün imkanları geçmişte yoktu, yoktu ama maddeden ziyade mana ayakta ve hayatta idi. Bizi de diri tutan bu unsurlardı. Komşuluk, dayanışma, yaraları sarıp sarmalama daha diri ve taze idi o zamanlar.

*

Hani bir şarkı var, severek dinlediğimiz, ‘Maziye bir bakıver, neler neler yaşadık…’

Aslında yazılırsa hepimizin hayatı bir roman. O romanda kaç kahraman var, kaç mekan, kaç şehir, ne kadar hüzün, ne kadar acı var kimbilir. Bazen evimizde, yemekten sonra kanepeye uzandığımızda, şöyle bir geçmişe daldığımızda, kimbilir aklımıza kimler, hangi hadiseler, hangi sevinçler, hangi hüzün ve yanında da acılar, sıkıntılar gelir.

Kimbilir, kimbilir…

Büyüklerimiz derler ya, “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer…” Dünü yaşadık, çok köprülerden geçtik, çok tozlu ve taşlı yollar aşındırdık, çok insan tanıdık, çok dostlar edindik, belki bazılarını çok sevdik, belki bazılarının canını acıttık, incittik. Bunlar hayatın gerçeği. Önemli olan geçmişimizle barışık yaşamak, geleceğe umutla bakmak ve kırdıklarımızdan, incittiklerimizden özür dileyip, gönüllerine girmek, helalleşmek en güzeli.

*

Biz buna, milli ve manevi değerlerimize, bu şehre ve insanlarına önem veriyoruz, vermeliyiz. Vermeliyiz çünkü üç günlük dünya kırmaya, dökmeye, incitmeye değmiyor.

Çünkü hepimiz emanetiz. Önemli olan emanete, ülkemize, ezanımıza, bayrağımıza, milletimize ve vatanımıza gözümüz gibi bakmak zorundayız.

Emanete sahip çıkmak, onu korumak ve yaşatmak adına…

*

Son cümlem, hayatta her şeyi unuturum, yaşanan ne varsa, belki çizgi de çekerim üzerine, kim olursa olsun, mesleğine, cinsiyetine bakmadan affederim de.

Ama ihaneti, haksızlığı, kalleşliği asla!

Bunu kırmızı çizgim olarak bilirim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol