J.Rahsen ‘in dediği gibi ”İnsan kendinin farkında olmadıkça bir hiçtir” Bunun için kendimizden ve yaşadığımız sokaktan başlamalıyız ne doğru, ne yanlış diye sorgulamaya! Mekânlar insanları, insanlarda mekânları şekillendirir. Burada bu yaptırımları, en iyi yönleri ortaya çıkaran insanlardır Çünkü hayat bize istediklerimizi sunar, öyleyse istemesini niye becer edemiyoruz. Diğer kentler nasıl yapıyor bu bu işi öyleyse bizde bir sosyolojik eksiklik var toplum olarak. Bu kentin çıtasının nerde olmasının bilinci mi yok insanımızda! Tarihi yapısı ve coğrafi konumuyla Kahramanmaraş bunu çoktan hak ediyor.
Bir birimizle selamlaşmayı bile çok görmeye başladık, sohbetlerde matematiksel konu-
lar ağır basmaya başladı..Toplumlar kültürüyle ayakta kalır,Devletin bütünlüğüne temel olur
kimlik olur. Teknolojiyi takip ederken, kültürel zenginliğimizi de muhafaza edelim.
Uzunoluk’tan şöyle bir uzandığımızda. Sütçü İmam çeşmesindeki berraklıkta, korunan bir namusun şerbetini içersiniz!
Savurduğu süt kadar saf imanın dan aldığı inançla düşmana ilk kurşunu sıkan, Sütçü İmamın torunları olduğumuzu unutmayalım. Bir Cuma namazın da bağımsızlığa ilk adımı atan, bayrağımıza sahip çıkan bir neslin çocuklarıyız. Bir çınarın heybetli gölgesinde, Sütçü İmamın mezarı, şahsiyeti bizler için önem arz eder.
Yaşlı çınar nöbetine devam ediyor, edecekte! Kendini kurtaran şehir olmanın şerefini taşıyan bu şehir, kendi öz kültürünü de korumasını iyi bilir, bilmelide!
İşte bunun için kültürel varlıklarımıza, değerlerimize hep birlikte; şahıs olarak kurum olarak sahip çıkalım!
Bu şehir mevcut kültürel değerleriyle, tarihi dokusuyla iyi bir tanıtım bekliyor. Bu kutsal görevde kurumların, yetkili mercilerin diyalog içinde, tarihçisiyle, kültür adamlarıyla iş birliği içinde harekete geçmesini bekliyoruz. Çünkü memleketimiz yazarıyla şairiyle, tarihçisiyle, sanat adamlarıyla dolu bir bir potansiyel. Bütün mesele iyi koordinasyonla bu insanları bir araya getirmek. Bizler de bu işin içinde biri olarak düşen görevin, bir kutsiyet olduğuna inanıyoruz.
Bu kentin üzerine ne de güzel dökülmüş Şair Mehmet Gemci hocamızın “Güneş Kekre Bir Ayva Veya Maraş’ta Sonbahar” adlı şiirinden şu birkaç mısrası;
Burası Ahırdağı şehri
Mevsim sonyaz
Gayrı damlardaki firikler de tarhana olur
Ve inceden inceye dizilerek kilere konur
Artık evlerde sobalar kurulur
Misafirlere kuru üzüm ve ravanda şerbeti ikram edilir
Sıcak sohbetlerin kıyısına bir de cevizler kırılır
Çay demlenir, muhabbet koyulaşır ve gece uzar
Söz, Necip Fazıl, Karakoç ve Zarifoğlu’na varır
Mehmet Akif ‘in ‘Bülbülü’ nden geçilerek
Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ nde durulur