SONUÇ:
Osmanlı Devletinde din ve devlet ilişkileri birçok İslam devletinden çok farklı bir süreç izlendiğini yazdık yaklaşık bir hafta boyu. Tarihten, isimlerden ve mekanlardan örnekler verdik ki, toplum bilgilensin, geçmişine yabancı kalmasın, geleceği iyi tahlil etsin istedik.
Bugün bu yazılarımızın son bölümüne geldik. Esasında İslam’ın önerdiği ve emrettiği kesin bir devlet nizamı bulunmamakla beraber daha önceki uygulamalar esas alındığında farklı bir anlayış ortaya çıkmakta olduğunu ileri sürdük.
Yazıya nokta koyacak olursak:
Hıristiyanlığın aksine İslamiyet güçlü bir devlet anlayışı içinde doğmamıştır. Hıristiyanlığın doğduğu dönemde bulunan Roma kökleşmiş gelenekleriyle Hıristiyanlığın devlete müdahalesini önlemiş ve onun ayrı bir otorite olarak kalmasını sağlamıştır. Ancak İslamiyet’in başladığı ortamda böyle bir devlet var olmadığı için İslamiyet kendi devletini oluşturmak gereğini duymuştur. Yani İslam, Hıristiyanlıktan farklı olarak bir kilise dini olmamış bir devlet dini olmuştur. Yani İslam devletinde din ve devlet ayrılmaz bir bütündür.
Ancak Emevi Halifeleri’nin kendilerine bir Tanrısal rol takınmalarına yol açacak uygulamalarının aksine İslamiyet’e en çok hizmet etmiş Osmanlı sultanlarının dine bakışı ve saygısı çok farklı düzeydedir. Osmanlı şüphesiz bir İslam devletidir. Ve onu idare edenlerde samimi Müslümanlar olarak belki de İslam dünyasına en büyük hizmetleri yerine getirmiş bir devletin idarecileridir. Ancak Osmanlı devletindeki İslam’ın uygulanışı ve devlet açısından konumu onun bir İslam devleti olmadığı anlamına gelmediği gibi esasında dinin devlet içinde bir kontrol dâhilinde olduğu takdirde, din adına karar verenlerce devletin çok yanlış bir yerlere gitmesini önlemek çabasından öte bir şey değildir. Köklü devlet geleneğine sahip bir Türk devleti olarak Osmanlı geçmiş tecrübelerinden de yararlanarak devlet mekanizmasının sekteye uğrayacağı herhangi bir anda, İslamiyet’in de o devlette hâkim kılınamayacağı ve sekteye uğrayacağı bilinciyle devlet-i ebet müddet anlayışını oluşturmuştur.
Oysa Ortaçağ Avrupa’sındaki totaliter kilise ve papalığın otoritesinin ortaçağ Avrupası’nı din baskısı ve zulmüyle bir felakete sürüklediği bir gerçektir. ve bu din adına konuşan zümre peş peşe felaketlere yol açmış ve bu zulmünün sonucu olarak bu görüşe karşı olanlarda çok radikal fikirlerin çıkmasına sebep olmuştur. Örneğin Protestanlığın kurucusu Martin Luther’in Türklerin bu zulümcü ve baskıcı zümrenin günahlarına karşılık bir cezalandırıcı olarak Tanrı tarafından gönderilmiş olmasına inanması ve Türklere karşı gelmenin Tanrı ‘ya karşı gelmek olacağı şeklinde değerlendirmesi ve sabredip beklenmesi gerektiğini vaaz etmesi, Katolik papalığın ne derece tahribata sebep olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Böyle bir dini zümre oluşmasına ve devletin sekteye uğramasına Osmanlı asla müsaade etmemiştir. Ancak dinini dünyada egemen kılmak için gösterdikleri gayret ve çabanın, gaza ve fütuhatın bir benzeri dahi yoktur. Bu kadar bağlı oldukları İslam’ın uygulamasında kendi otoriteleri haricinde bir ulema sınıfının oluşmasına hiçbir zaman izin vermeyerek devletin gücünü varlığını her şeyin üzerinde tutmuşlardır. Çünkü Osmanlı’da her şey devlet içindir, din de devlet içindir. Çeşitli dönemlerde gösterdikleri bütün tepkiler ve aldıkları tedbirlerin hepsinde esas maksat devletin devamını sağlamakla ve gücünü muhafaza etmektir. Bu yaparken onlara bu imkânları sağlaması açısından Hanefi ve Maturudi yolunun sağladığı imkânları göz ardı etmemek gerekmekte ve en önemlisi Türk devlet geleneğinde Tanrıdan aldığı kut’u Hakan kimseyle paylaşmamaktadır. Yani İslamiyet’ten önce Şaman, Hakan için ne ise Şeyhülislamda Osmanlı’da Sultan için odur. Bütün bu anlayışı sürdürmenin esas gayesi ise ilelebet sürmesi istenen Devlet-i Ebet Müddet anlayışıdır. Çünkü bu devlet sürmediği sürece İslam’ın var olma şansıda Sultanlara göre yoktur. Yani bu devlet sürmeli ki İslamiyet var olmalıdır. Bazı farklı düşünceler olması gayet tabii olmakla beraber bu inanış Cumhuriyet Türkiye’sinde de devam etmektedir.
KAYNAKÇA:
AKDAĞ, Mustafa,Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi,Yapı Kredi Yayınları,İstanbul 2010
· AKGÜNDÜZ, Murat,Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislamlık
· AKYOL,Taha,Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet,Milliyet Yayınları,İstanbul,Mart 1999
· ATSIZ, H.Nihal,Aşıkpaşaoğlu Tarihi,Ötüken,İstanbul 2011
· BERKES, Niyazi,Türkiye’de Çağdaşlaşma,Yapı Kredi Yayınları,İstanbul Ekim 2012
· HALAÇOĞLU, Yusuf,xıv-xvıı.yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı,TTK,ANKARA,2003
· İNALCIK, Halil,Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ,Yapı Kredi Yayınları,İstanbul,Mart 2012
· İNALCIK, Halil,Osmanlı İmparatorluğu toplum ve ekonomi,Eren Yayıncılık,İstanbul 2009
· İNALCIK,Halil,Osmanlı’daDevlet,Hukuk,Adalet,ErenYayıncılık,İstanbul2005
· KARPAT, H.Kemal,İslam’ın Siyasallaşması,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,İstanbul 2005
· KOCA, Salim,Türk Kültürü’nünTemeller,,Kültür Yayınaları,Ankara 2010
· KÖPRÜLÜ, M.Fuad,İslam Medeniyet Tarihi,Akçağ,Ankara 2004
· KÖSEOĞLU,Nevzat,Hukuka Bağlılık Açısından Eski Türklerde,İslam’da ve Osmanlı’da Devlet,Ötüken,İstanbul 2004
· LEWİS,Bernard,Modern Türkiye’nin Doğuşu,Türk Tarih Kurumu Yayınları,ANKARA,2007
· OCAK,A.Yaşar,Türkiye Sosyal Tarihinde İslam’ın Macerası,Timaş,İstanbul 2010
· OCAK,A.Yaşar,Türkler,Türkiye ve İslam,Timaş,İstanbul 2011
· OCAK,Ahmet Yaşar,Osmanlı İmparatorluğu’nda marjinal sufilik:Kalenderiler,Türk Tarih Kurumu,Ankara 1999
· OKUMUŞ,Ejder,Klasik dönem Osmanlı Devleti’nde din-devlet ilişkisi,Lotus,Ankara,2005
· ORTAYLI,İlber,Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim,Turhan kitabevi,Ankara 2004
· TANYU,Hikmet,MartinLuther’inTürklerHakkındakiSözleri,dergiler.ankara.
· Turan,Osman,Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi,Ötüken,İstanbul 2006
· ULUDAĞ,,Süleyman,Mukaddime-İbnHaldun,DergahYayınları,İstanbul,Mayıs2005
· UZUNÇARŞILI,İ.Hakkı,Osmanlı Devleti’nde İlmiye Teşkilatı,TTK,Ankara,1988
UZUNÇARŞILI,İsmail Hakkı,Osmanlı Tarihi-Cilt:1,Türk Tarih Kurumu Yayınları,Ankara,s.530