IV. FETRET DÖNEMİ:
1402 Ankara Savaşı’nın sonuçları hem Osmanlı hem de Anadolu açısından yıkıcı olmuştur. Moğol İstilası toplumun inanç sistemini temelden etkilemiş ve devlet otoritesiyle beraber milletin kendine olan inancıda dibe vurmuştur. Bu yeni durumda kurtuluşu dünyadan çok manayla ilgilenen mistik âlemde arayan ahali bu tekke ve dergâhlarda toparlanarak bu umutsuzluğa bir çare aramaya başlamıştır. Osmanlı’nın merkezileştikçe daha çok gelişen medreseye dayalı fıkhı ağırlıklı İslami kurallarının Moğol İstilasıyla uygulanacağı bir toprak dünyası kalmadığından, artık sıra Mevlana’nın mana âlemini öğrenmeye gelmiştir. Bu bakımdan medrese ulemasının (Danişmentlerin) gerek devlet ve gerek din işlerini bu kadar keskin çizgili kurallara bağlamaları karşısında, ’’babaların ve Mevlevilerin‘ mana âlemini açıklama ve belirtme biçimleri, aksine, tam bir hayal işi olarak evvelkisine bir çeşit tepki gibidir. Bu nevi sufi tarikatlar XIII. yüzyılın ikinci yarısı süresince o kadar baskın bir etki gücü kazanmıştı ki, servet ve başka şeylerin sahipleri, maddi varlıklarının koruyabilmek için, birer veli veya şeyhin gölgesine sığınmak zorunda kalmışlardır. Sultanlar bile zahiri kurtarmak için de olsa, böyle harekete katılmak zorunda kalarak bu kişilere yaklaşmışlardır.
Ancak devlet demek, toprak dünyasının idaresi demek olduğundan, velilerin nüfusları ne olursa olsun fıkıhçılar, yani medreseliler siyasetteki üstünlüklerini daima korumuşlar hele Osmanlılar Türkiye’nin birliğini kurdukça, fıkıh ve onun temsilcisi olan medreseli danişment zümresi, toplumdaki nüfuzunu yeniden elde ederek, Anadolu Türk toplumunu tarikat şeyh reislerinin etrafında birçok cemaatlere bölünmekten kurtarmışlardır ki, bu önemli siyasi başarı Türkiye’deki sosyal bünyenin İran ve Arap memleketlerindeki biçimde ilkel kalmasını önlemiştir.’’
Farklı bir olayın neticeleri de Osmanlı’da merkezileşme hareketlerine hız vermiştir. Bu Şeyh Bedreddin Vakası’dır. Şeyh Bedreddin hadisesi ve aynı anda cereyan eden şehzade mücadeleleri artık devletin kesin kuralları tavizsiz uygulaması zamanının gediğini göstermesi açısından önemlidir. Osmanlı medreselerinde kitapları okutulan ve ciddi bir dini otorite olan Şeyh Bedreddin’in öldürülme gerekçesi devletin geleceğine olan endişeden başka bir şey değildir. Ayrıca heterodoks inançların devletle çatışabilme noktasına gelmesi ve meydan okuması devleti idare edenler açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Yine bu dönemde Timur’un oğlu Şahruh’un Çelebi Mehmet’i kardeşleri şehzadeleri öldürülmesinden dolayı protesto ederek bu olayın töre-i İlhan’a uymadığını belirtmesine, Çelebi Mehmet’in verdiği cevap önümüzdeki dönemde Osmanlı Devleti’nin izleyeceği yolu göstermesi açısından önemlidir. Çünkü hem eski Türk geleneklerine hem de Şeriata uygun olmadığı halde siyaseten katli devletin bekası için olmazsa olmaz olduğunu izahla bu seviyeye atalarından tecrübe ettikleri olaylar neticesinde geldikleri beyan eder ve “on derviş bir kilim üzerinde uyur da, iki padişah bir iklime sığmaz‘’ cevabını verir. Sonuç olarak Devletin bekası için her şey yapılacaktır ve bunun içinde gerekirse hem Örf-i kanunlara hem de şer-i kanunlara gerektiğinde aykırı davranılabilecektir.
DEVAMI PAZARTESİ’YE …