Bunu, bir yazarın köşe yazısından öğrendim. Ülkemde, şehrimizde birçok internet sitesi mevcut. Kimi yasal, çoğu değil. Maliye kayıtları bile yok! Ofisleri de, çalışanları da. Vergi de vermiyorlar.
Mantar gibi çoğaldılar.
Bu arada internet sitelerinin basın yasasına göre künyesi olmak zorunda. Yasada aynen şöyle diyor: ‘Sitenin sahibi, sorumlu yazı işleri müdürü, yayın adresi, iletişim bilgileri açıkça yer almalı.’
Sitede, sitelerde bu bilgilerin hiçbiri yok.
*
Bu şartın yerine getirilmemesi durumunda ise yasaya göre Basın İlan Kurumu BTK üzerinden erişim engeli bile getirebilir. Bu site 2016 yılından beri aktif. Kimse erişim engeli falan getirmemiş. Öyle künyesiz takılıyor.
Bu haftaya muhalefetin sözde ‘fonladığı’ gazeteci tartışmasıyla başladık ya… En az siyaset kadar medyanın da finansmanı, finansmanın şeffaflığı çok önemli. Site diye geçmemek lazım. Başına bir editör lazım, haberleri yenileyecek, yazacak, fotoğrafları yerleştirecek vb.
Siteyi kuracak işletecek bir bilgi işlem takımı lazım. Bunların hepsi para. Künyesi olmadığı için sahibini de finans kaynaklarını falan da bilemiyoruz. Finans kaynağı belirsiz olsa da belli ki başka kaynakları sağlam. Dosyalara ilişkin paylaştıkları bilgileri yargıda kaynak olmadan elde etmek zor.
*
Aslında bu yazı bu kadar kısa değildi, uzundu. Fakat sıkıntı yaratacak cümleler olduğu için yazıya dahil etmedim, edemezdim. Başkaları kahraman olsun diye, kadim şehrime zarar verecek, kelimeleri, cümleleri kullanmaktan imtina ederim. Bırak yazacaksa sosyal medya maymunları-soytarıları-imalat artıklarını-ihracat fazlalıklarını-şarlatanları yazsın cesaretleri varsa.
Zira klavye kahramanları çoğaldı kahraman şehrimde.
*
Demek istenen şu, isteyen canı istediği şeyler yazıyor, kenara çekiliyor, tehdit ve şantajı meslek edindiklerinden, hiçbir şey olmasa da bir şeyler oluyor. Arıyorsun hasbelkader, ‘şu kadar para ver videoyu kaldırayım!’ çirkin teklifi ile karşılaşıyorsunuz.
Hayatlar kararıyor, aile kavramı zarar görüyor, insanların onuru rencide ediliyor, onurlu meslek yerlerde sürünüyor.
Ölür müsün, öldürür müsün!
*
Kimse kimseyle barışık değil. Kardeş kardeşle, ortak ortakla, kadın kocasıyla, işçi patronu ile de… Vatan Millet Sakarya hikâye. Sorsan Müslüman, sorsan Türkoğlu Türk, sorsan şehir milliyetçisi, alakası yok!
Milletvekilleri de öyle, gazetecisi de, bilumum başkanları da, bilumum muhtarları da, bilumum belediye meclis üyeleri de… Ve cümle esnaf oda başkanları…
Kimse burnundan kıl aldırmıyor, Kafdağında zannediyor kendini, ayakları yere basmıyor, dağları ben yarattım havasında.
*
Siyasetçisi dersen ayrı bir facia. Pot kırmada üzerlerine yok! Kırıp dökmede…
Ona açalım, buna çehre, berikine çemkirme, sürekli kayış atıyor, aradaki mesafeyi daraltıyor, sanki bir daha yüz yüze gelmeyeceklermiş gibi, sanki bir cenazede, bir düğünde, bir açılışta karşılaşmayacaklarmış gibi bir kin, bir nefret yüklüler ki, ne kamyon taşır bu kini, nefreti, ne tır!
Son demleri oldukları için, bir daha seçilemeyecekleri için, önlerine kim çıkarsa çıksın vur Allah vur, ama toslayınca da duvarda, frenin patladığının farkına bile varmıyorlar.
Yereldeki siyasilerden söz ediyorum. Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan duysun bu yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı, vallahi sizi elinde sopa ile Bahtiyar Yokuşu’na sürer, yakaladığı yerde indirir müsait bir yerinize.
Fakat olan şehre oluyor!