Dünyanın, ülkemin her yanında geçerli kural bu! Babanız muhtar bile olsa!
Birkaç ay önce, Elbistan Devlet Hastanesi başhekimi İsmail Çelik ‘gidiyorum’ dedi ve çekti gitti. Biri çıkıp da ‘yahu nereye gidiyorsun, bizi başsız bırakma!’ demedi ve sevinçlerini ‘oley’ diye muhtemelen kutlamışlardır. Belki davul çaldıran, arkasından teneke çalan ve halay çekenler, sevinçten nara ve göbek atanlar bile olmuştur, kim bilir!
Kurum içinde, siyasilerin ve kurum içindeki güçlerin baskısına dayanamadı herhalde ki, ‘başhekimlik sizin olsun!’ dedi, gitti. O gündür bu gündür 2-3 gün gün biri, 2-3 gün biri değişimli-dönüşümlü başhekimlik yapmaya başladı. Ülkede, sağlık camiasında bir ilk! Ne şanslı ilçe halkı, Allah esirgesin!
*
Elbistan Devlet hastanesinde içeride ve dışarıda horoz çok. Herkes Hastaneyi yönetmeye kalkışıyor, herkes siyasi gücünü, tanıdık ağırlığını kullanarak söz sahibi olduğunu ima ediyor. Dokunulmazlar sanki. Başta milletvekili Mevlüt Kurt ve şürekası.
Şu kadar zaman olmuş, bir başhekim atayamadınız. Memlekette adam kıtlığımı var yoksa? Çok mu acizsiniz, çok mu beceriksizsiniz, çok mu umurunuzda değil memleket!
*
Bazı belediyelerde, başkanlar inisiyatif alamıyorlar olmalı ki, rutine çıkamadıkları gibi lay-lomla vakit geçiriyor, 11 Ahmet dönemindeki 12 yıl süren Lale Devrinin Maraş versiyonunu yaşıyorlar sanki. (çok merak ederseniz isim de veririm, kralına eyvallahım yok!) yakayı kaptırmışlar, gazeteciyim diye gezinen sosyal medya şarlatanlarına prim veriyorlar, davet etmedik diyorlar, aslanalar gibi düğünlerine de, etkinliklerine de davet gönderiyorlar. Sorulduğunda, söylediğinde, ‘haberimiz yok, çağırmadık!’ ayaklarına yatıyorlar. Hem kel, hem fodullar.
Biz de yiyoruz sanki. Alemi ahmak, kör mü zannediyorsunuz? Bakın hele bir yüzüme, bende enayi, ahmak suratı var mı?
Biraz samimi olun, dürüst olun, ciğerimi yiyin!
*
Yukarıdaki lafım herkese. Ha, üstüne alınan çıkarsa, çok da umurumda değil. Herkes sorumluluğunu ve haddini bilecek!
Milletvekili isen vatandaşa çemkirmeyeceksin! Yerelde, merkezin milletvekili Ömer Oruç Bilal Debgici’ye eleştirsem de severim. En azından net, dobra. Lafı eğip bükmez, dikine konuşur.
Diyeceksiniz ki, sayın vekilin konu ile ne alakası var? Heeeeç, içimden geldi, yazdım!
*
Kendinizi yönetmekten aciz, hasbelkader seçilmiş-atanmış bir partinin il-ilçe veya herhangi bir partinin belediye başkanısınız; Gitmediğiniz yer için karar, kanaat ve hüküm veremezsiniz. Halka inmiyorsanız, sahada değilseniz, halka rağmen siyasetin yapılmayacağından haberinizi yoksa, partideki gelenekçilerin ve yenilikçilerin elinde oyuncak hale gelirsiniz.
Ne diyor sayın Cumhurbaşkanı, ‘Vatandaşın ayağına gidin, sahada olun, telefonlarına çıkın!’
Hani, gidiyor musunuz, kapıları çalıyor musunuz, telefonlara çıkıyor musunuz? Gitmediğiniz yerin sizin olmadığını, olmayacağınızı bu yaşa kadar öğrenemediniz mi?
Baydemirli’ye, Bertiz’e bile gitmekten imtina eden, seçimde geçmişte en çok oyları bu bölgeden aldığınız halde son seçimde sınıfta kalan insanların yanına gitmezseniz, güreş festivalinde alkış bile alamazsınız! Başınızı da öne eğersiniz öylece!
Cumhurbaşkanım duymasın, ispiyonculuğu sevmem ama birileri mutlaka iletmiştir, iletecektir. Mecburen, mecburiyetten!
Ne işiniz var düğünde dernekte, ölmüş tavuk dürümü açılışında, ne işiniz var nişanda, ne işiniz var hasta ziyaretlerinde. çok özel bir durum olmadıkça şairin dediği gibi, ‘ne diye oyunda oynaştasınız?’
Bırakın onları yardımcılarınız ifa etsin, siz halka zaman ayırın! Yardımcılarınıza söz geçiremiyorsanız, ona bir sözüm yok, o vakit ilk fırsatta, ‘ben bu oyunda yokum, beceremiyorum!’ deyip onurluca çekip gitmekten geçiyor bunun yolu.
*
Zaman şunu gösteriyor; ki bu gerçekleri kimse yadsıyamaz;
Herhangi bir partinin il-ilçe başkanısın, ya da bir şirketin genel müdürü veya aile reisi… Eşini, çocuklarını, aşını-işini, çalışanı yönetemiyorsan, onlar seni yönetmeye kalkarlar. Ha varlığın, ha yokluğun durumuna düşersin ki, buda bittiğinin danıskasıdır.
Öpmezsen, öperler!
Önünüze konulanı yemezseniz, yerler!
Söküğün varsa alacaksın eline iğneyi ipliği dikeceksin, yoksa dikerler!
Sevmesini bilmiyorsan, severler!
Gitmesini bilmiyorsan, gönderirler!
Vakit geldiğinde kalkmasını bilmiyorsan, kaldırır, kenara-kapının önüne koyarlar!
Sistem böyle işler bizde!