Haberleri izleyenler dinlemiş, öğrenmiştir, olay epey zaman önce Gaziantep Şehir Hastanesinde yaşandı, kalp krizi geçiren bir hastaya müdahale yerine ‘bekle’ denilerek adeta ölüme terkedildi, o vatandaş yaşamını kaybetti mi, hayatta mı bilmiyorum, ama reva görülen muamele hiç de insancıl değildi.
Kriz sadece kalp ile gelmez. Ekonomik krizler olur, yaşanır, toplumsal krizler olur, yaşanır, bireysel krizler vardır mesela, bir rant için can atarsın, bir şeyler almak, edinmek istersin, gücün yetmez, alamayınca, olmayınca krizlere girersin, tabi içindeki şeytan ‘bekle!’ demek yerine, ‘Hadi, bitir şu işi’ diye talimat gönderir.
*
Şehrimizin onlarca, tonlarca sorunu varken, hangi başkan, hangi siyasetçi, hangi gazeteci, hangi sivil toplum kuruluş kanaat önderi olursa olsun, ‘bekleme odasına’ alma lüksü yok.
Bir ürünü çok bekletirsen, son kullanma tarihine erişir, ertesi günü çöpe atmak zorunda kalırsın.
Dün yediğin ve kalan yemeği buzdolabından çıkartıp mideye indirmeye kalkışırsan, zehirlenme şansın daha çok. Belki de tahtalı köye biletin kesilir, farkında olmadan!
*
Hangisini yazsam, yazarsam da birileri çemkiriyor, ‘yine mi?’ deyip seni aforoza kalkışıyor, imkânı varsa ekmeğinden ediyor, sağda solda seni itibarsızlaştırma yarışına girip, sanki kendisi sütten çıkmış ak kaşık, burnundan kıl aldırmıyor sözüm ona, yazına, yorumuna müdahaleye yelteniyor.
Sorumlar yumağı ile boğuşuyor bu şehir. Sahipsiz şehir diye yazsak, hemen itiraz sesleri yükseliyor sağdan soldan! Memleketin sahibi varmış da bizim haberimiz mi yokmuş, ama varmış gibi davranıyor, konuşuyorlar.
*
Ben açım örneğin. Sen ‘bak şurada bayat etmek var, ıslatıp karnını doyur!’ diyorsun. Allah’a şükür tokum da, söz gelişi dedim. Felaket tellallığı, çığırtkanlık yaptığımdan değil yoksa da, insanlarımızın vurdumduymazlığına, ‘bana değmeyen yılan bin yaşasın’ mantığına şaşıyorum, hayret ediyorum.
Yahu, bu şehir için kılınız kıpırdamayacaksa, niye varsınız? ‘Bekle!’ diyorsun da, şehrin bekleyecek takadi, zamanı yok!
Yahu, Allah rızası için bu şehir için biraz kılınızı kıpırdatın! Varlığınızı hissettirin! Sizden iş isteyen, borç isteyen yok.
Olsa da vermezsiniz ya, neyse…
*
Ve hep översek, dövecek adam kalmayacak memlekette!