Biri size bir şey söylediyse, bir meseleyi, bir şahsı, ya da bir hadiseyi anlatmaya çalışıyorsa, mimiklerine, dudaklarına dikkat edin! Konuşurken gözünüzün içine bakmıyorsa, söylediklerinin inandırıcı olmasını temin için söylediklerinin içine yeminler ekliyorsa, konuşurken kaşını gözünü oynatıyorsa, başını başka taraflara çevirip, duvara konuşur gibi cümleleri sarf ediyorsa, bırakın yakasını, çekip gitsin!
Muhatap bile almayın, dinlemeyin, çekip gidin!
Çünkü anlattıklarının inandırıcılığının olmadığını zaten sizin fark etmeniz lazım! Kaldı ki anlattıklarını aldatmaya yönelik olunca, ne dediği de anlaşılamayacak!
O anlatır, siz bir şey anlamayacaksınız. Ama koyun gibi de dinlemeyeceksiniz. Tepki verecek, ‘Ne diyon sen birader!’ tavrında tepkinizi göstereceksiniz.
Yoksa o konuşmaya, anlatmaya devam eder, siz de anlamayan tarafına geçmiş olursunuz.
*
Bir mesele vardır, şehir için hayati önem taşımaktadır. Örneğin karşınızda bir siyasetçi, ya da herhangi bir başkan var, malum, şehir başkandan geçilmiyor. Telefonumuzdaki kayıtlı 10 kişiden 9’unun isminin başında başkan var, ona soruyorsunuz, ‘Sayın bilmem ne, şehrin kanayan bir yarası vardı, adeta kangren haline gelmişti, aylardır, senelerdir anlattınız, bizler de dinledik koyun gibi, yazdık da, ama bir sonuç alamadık.
Daha doğrusu ne dediğinizi de anlamış değiliz. Çünkü öyle kelimeler, öyle cümleler sarf ettiniz ki, bize inandırıcı gelmedi. İnandırıcı olmayınca mesele anlaşılamadı. Ne diyorsunuz?’
Ne diyecek, zaten adam baştan anlaşılmasın diye kurmuş kendini. Eveleyip geveleyecek, kelimeler, cümleler ağzının içinde dans edecek adeta. İşi bu, mesleği bu, şartlanmış halinden bir örnek…
*
Çünkü ona abileri, büyükleri daha maçın başında taktiği vermişlerdir, ‘Sakın ha sana bir şey sorarlarsa, isterlerse, net cevap verme. Lafı dolandır, ağzında tut! Şayet onların anlaması gereken bir mesele, bir tarih, bir isim, bir hadise olursa, onu biz yaparız. Sen işine bak!’
Özeti, sen anlatacaksın, ben bir şey anlamayacağım.
Zaten aradan bir müddet zaman geçince, sen de gerçeğin farkına varıyorsun.
Oysa biz anlatandan çok anlaşılan isimlere, hadiselere, olaylara hasretiz!
Sen anlat koçum, heyecanlı oluyor!