banner1483

Her ne kadar ‘İkinci el cumhuriyeti’ gibi bir kavramı kabul etmesem, benimsemesem de, yazar Yılmaz Özdil’in 07 Aralık’ta gazetesinde çıkan yazısını sizinle paylaşmak istedim. Ama çıkartmalarla, eklemelerle…

Tamamını versem, beni ya vatan hainliği ile ya vergi kaçırmakla, ya Fetöcü olmakla, ya bunamış gazeteci olmakla suçlayıp itham edeceksiniz.

Bir zamanlar içinden kirli suların aktığı Kanlıdere, şimdi ikinci el eşya satan dükkânlarla dolu. Yani sporcularla… Mağazadan ucuz, ama biraz kullanışlı. Gerçi, Kanlıdere köprüsü yanına bir köprü daha yapılacağı için o spotçulardan bazıları yerle yeksan oldu ya, bu spotçu gerçeğini değiştirmiyor.

Sayısı epey fazla. Şimdi ikinci köprü için bazılarının dükkânları yıkılırken, muhtemelen başka yerlere taşınmışlardır. Çünkü gittikçe büyüyen sektör haline geldi.

Özdil’in ifadesiyle; ikinci el eşyaların, maddi mecburiyetler yüzünden elden çıkarılan hatıraların, kırık kalpler durağıdır.

Ekonominin durumu gerçekten nedir diye merak ediyorsanız, öyle TÜİK'in tırışkadan palavralarına, ticaret odalarının makyajlı rakamlarına, sanayi odalarının karmaşık hesaplamalarına filan ihtiyaç yoktur… Spotçulara sorun, size harbi harbi anlatırlar.

Sadece şahsım memleketi değil, Türkiye ‘ikinci el dükkan’ cenneti haline geldi… İsterseniz, zamanınız varsa Kanlıdere’ye bir uğrayın. Caddenin başından sonuna kadar ne ihtiyacınız varsa, ucuzundan temin edebilirsiniz. 

İstatistiklerin söylemediği hazin gerçek budur.

Yaşları 60'ın üstünde olan, 1980 yılından bu yana tüm ekonomik krizleri yaşayan spotçular var, böylesini görmediklerini söylüyorlar.

Ki, vatandaş normalde ihtiyacı olmayan eşyasını satardı.

Geçim zorlaştı, hele yüksek tahsilde evladı da varsa, işi de yoksa, evi de kira ise, hane de kalabalıksa, Allah yardım eylesin! İşi zor garibimin!

Artık, ihtiyacı olduğu için eşyasını satıyor! ‘ne verirsen ver!’ diyerek, pazarlık etmeden.

Şahsım şehrinde kendini gazeteci yerine koyanlar var, çok da sayısı.

Allah aşkına gidip spotçulara mikrofon uzatsın… Ne diyorlar, ne alıp satıyorlar bir haberini yapsınlar. Ne için, niye, neden eşyalarını satanları dinlesinler! Keyfinden mi satıyor, ihtiyaçtan mı, mecburiyetten mi? Satarken, ya da alırken utançlarını gizleyebiliyorlar mı? Tanıdık birileri görür de kınarlar diye.

Sorsunlar bir…

İşsiz vatandaşlar evinin kirasını ödeyebilmek için, hiç olmazsa bir ay daha idare edebilmek için, buzdolabını fırınını satıyor.

Yenisini aldığı için eskisini satmıyor, artık hiç olmazsa ekmek alabilmek için mutfağını satıyor.

Kanlıdere caddesi, spotçularla dolu. Çok iyi de iş yapıyorlar.

Spotçulara eşyasını satanların profilinin değişmesi gibi, müşteri profili de değişti.

İkinci el eşya, eskiden geçici bir tercihti. Bekârlar veya öğrenciler spotçulardan alışveriş yapardı. Şimdi artık, yeni evlenenler spotçu adresi arıyor fellik fellik.

Halbuki her gencin hayalidir, hayata yepyeni bir başlangıç yaparken, yepyeni eşyalar düzmek.

Bugün gençlerimiz maalesef, sıfırdan hayatlarına kullanılmış eşyalarla başlamak zorunda kalıyor.

O bakımdan öylesine yığılmışlar ki, spotçu dükkânından çok, yediemin deposuna benziyorlar.

Halısını satmak zorunda kalmış öğretmen var, rulo yapmış özenle, belediye otobüsüyle getirmiş, bulaşık makinasından vazgeçmiş, klimasını satmak zorunda kalmış emekli var, televizyon, şifonyer, akvaryum, abajur, az kullanılmış yemek takımı, getiren getirene.

Tarih boyunca hiçbir ekonomik krizde görmediğimiz bir tablo bu.

Hayatta kalabilmek için yaşanmışlıklar satılıyor, yaşayabilmek için kullanılmışlar alınıyor.

Ee, spotçu dediğin de kuyumcu vitrini değil tabii, bir ömür biriktir, ölü fiyatına…

Bu pahalılık, her geçen gün sırtımıza binen zamlar yüzünden, gençler evlenmeyi erteliyor, ‘hayatımı yaşarım!’ diyerek evlilikleri başka baharlara bırakıyorlar.

Aile olmak çok da umurlarında değil artık!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol