Ne zamanki bir işi düşer, ne zaman ki içinde olduğu karmaşık bir ortamdan kurtulmak için umuda sarılır, ne zamanki bireysel çıkarına halel gelecek birinin ötekileşmesi için aracıya ihtiyacı duyar, ne zaman ki gerçekten sevdiğini hatırlar, o zaman arar seni.

Sen de söylenir durursun, ‘Şimdi mi geldim aklına?’

Oysa geçmişte çok hatıralarınız, çok oturup sohbet etmişliğiniz, yolculuk yapmışlığınız, kader arkadaşlığı yapmışlığınız varken, aradan geçen onca senelerden sonra aranman, içini kaplayan gizli sevince rağmen tabi ki sende kuşku uyandıracak, haklı olarak soracaksın; ‘Şimdi mi geldim aklına?’

*

Yaşanmış bir öyküden alınan yukarıdaki başlık, aslında bir şarkı sözü. İsterseniz Malatyalı İbrahim’den dinleyebilirsiniz.

Şehir efsanesi midir, gerçek midir bilemem, anlatırlar; Adam aşık olduğu kızı çok sevmektedir. Ama ailevi ve çevre şartları onların bir araya gelmesine mani olur. Kız bir başkası ile evlenir, fakat mutsuzdur. Aradan aylar, seneler geçer, her ikisi de yaşlanmıştır, adam hasta yatağında, ecele bekliyor.

Aile efradından birisi, bir misafirin geldiğini söyler. Kim? diye sorar. Söylerler.

Seneler önce tanıdığı, çok sevdiği, aşkından deli divaneye döndüğü, ama hayatını birleştiremediği kadını görür eşiklikte. O da yaşlanmıştır.

Adam hasta, Azrail’i beklediği dönemdir, vakit tamamdır, ölümcül yatağında ‘Daha önce nerelerdeydin; şimdi mi geldim aklına?’ cümlesini fısıldar.

Ve bu öykü şiirlere, sonra da şarkılara konu olur.

*

Artık düzlük de kalmadı, viraj da kalmadı dönülecek, köprü de kalmadı geçilecek. Bitti…

Sona gelindi.

Pazar günü (yarın) oy kullanacağız da, bakıyorum siyasiler, adaylar vatandaşı, seni, beni, aklının kıyısından bile geçmeyen herkesi hatırlamaya başladılar.

Hani şarkıda söylüyordu ya, ‘Daha önce nerelerdeydiniz?’

Ben de soruyorum, şimdi mi geldim aklına?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol