banner1483

Sizi bilmem ama nasıl bir duygu olduğunu bir türlü kavramış değilim. Bayramlar ruhunu yitirince, insanların çoluk çocuğu ile o milli, manevi coşkuyu seyretmek için nelere katlandığını bilen, gören, gözlemleyen birisi olarak, Trabzon Bulvarında, yıkımı süren o ünlü, o dünyanın en saçma binası diye tarif edilen, tanımlanan sarı-kırmızı-lacivert binanın gölgesinde bir 12 Şubat kurtuluş bayramı yaşıyoruz, geçiriyoruz.

Acaba o sarı bina, yani özel idare binası demir aksamları parça parça sökülürken, dili olsa da bize bir şeyler söylese. Kim bilir neler söyleyecek de, çünkü nelere tanıklık etti senelerdir, hangi hatıralar denizinde yüzdü kim bilir, hangi odalarla neler yaşandı, dili olsa da söyleyiverse.

*

Ne zaman önünden geçsem, mahzun mahzun bakıyorum, gözlerim dolu dolu diyemem, çünkü yıkım için karar verildi bir kere, geriye dönüşü yok bu işin, parça parça, lime lime sökülürken, bulvardan geçen, özel idare binası önünde son bir hatıra fotoğrafım olsun diyenler, acaba içlerinden neler geçiriyor, bilemiyorsun.

O sarı bina paraca parça sökülür, takır tukur sesleri bulvarın taa öte ucundan duyulurken, insanların bakış açıları, yorumları farklı oluyor. Biliyorsunuz büyük bir kesim yıkılması taraftarı değilken, revize edilerek, içinin doldurularak daha kapsamlı, daha kullanışlı bir yapı olabileceğine dair yorumlar ileri sürerken, duygular, manalar, anlamlar birbirine karışırken, her çeşit yorum yayılsa da dalga dalga, yapacak bir şey yok artık!

Hüküm verilmiş, kalem kırılmış!

Eski 12 Şubat Kurtuluş Bayramı, diğer adıyla, yani bizim dilimizle ÇETE BAYRAMI yaşansaydı, Trabzon Bulvarı dar gelecekti. Dedim ya, bayramlar kadar insanlar da milli ve manevi ruhunu yitirince, bayramlar da anlamsızlaştı, ‘kutlansa da olur, kutlanmasa da…’ cümleleri yaygınlaşmıştı bir kere.

Birkaç öğrenci, birkaç mahalle temsilcisi, birkaç gazi, bir nutuk, işlem tamam. Bayramı kutladık mı, kutladık elhamdülillah!

*

Eski alışkanlıkları, gelenekleri bir tarafa bıraktık, kendi haline terk ettik.

O bakımdan eski bayramları arıyor gözlerimiz, duygularımız… Ama yok, ara ki bulasın!

Şu gün olmuş, sizi temin ederim, vallahi de billahi de merkezde bir çete bile göremedim daha. Tamam, silah sıkılmasın, sıkılmasın da, ne çete var meydanlarda, ne oyun oynayanlar, ne coşku, ne heyecan!

Hiç biri yok!

Sağ olsun, Büyükşehir Belediyemiz çeşitli sosyal, sportif, kültürel ve müzikal etkinlikler düzenliyor da, biraz farkına varıyoruz bir şeylerin.

*

12 Şubat’ın ruhu ile özümsenecek konferanslar, konserler, kültürel etkinlikler kadar çocuklara yönelik düzenlemeler, bayramın ruhu ile özdeşleştirilmeye çalışılıyor ama insan yine de nerede o eski bayramlar demeden kendini alamıyor.

Çete olmayınca, oyunlar oynanmayınca, ruhuna dair etkinlikler yaşanmayınca, vatandaş da artık soğudu bayramlardan. Ne alana gidiyor, ‘nasıl olsa televizyon canlı veriyor!’ düşüncesinden hareketle, evinde oturmayı tercih ediyor, o milli, o manevi coşkuyu nefsinden, bedeninden ve ruhundan uzak tutarak, çocuklarından bile esirger hale geliyor.

*

Vaziyet böyleyken, her geçen gün biraz daha erim erim eriyen, parça parça sökülen özel idare binası, tepeden bakıyor bize, gölgesinde kalan bir bayram yaşandığını o da hissediyor, sezinliyor olsa gerek, onun da canı sıkkın!

Bayramda bayram tadı yok. Havası zaten yok!

Ruhu da yok!

Gitsen, bir saatlik tak için caddeyi kapattığına, insanlara trafik işkencesi çektirdiğine değer mi bilmiyorum, 12 Şubat’a dair söylemler de artık kimsenin ilgisini çekmiyor.

Şundan çekmiyor, millet cebi ve canı derdinde.

Ekmeğini düşünüyor, aşını, işini, eşini ve çocuklarını aklına getiriyor,  ödeyemediği elektrik, doğalgaz, su faturalarını düşünüyor, kirayı da hatırlayınca büsbütün morali bozuluyor, ‘Bayram olmuş neyime, deliye hergün bayram!’ diyerek ne yıkılmak üzere olan özel idare binasına kızıyor, ne de tadamadığı bayram lezzetini, tarihten ve geçmişten gelen ruhunu unuttuğu için de kimseye söyleyecek bir kelime bulamıyor.

Bulsa da dili varmıyor, susuyor, konuşmuyor, merhum Abdürrahim Karakoç’un şiiri aklına geliyor, mırıldanıyor kendince, çaresizce, umutsuzca…

Gitmişti makama arz-ı hal için,

Bey dedi, yutkundu, eğdi başını,

Bir azar yedi ki oldu o biçim!

Vay dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol