Yazılarına güvendiğim meslektaşım Mustafa Alyaz, son yazısında muhtarları diline dolamış. Dolamış derken, kelimesinin, cümlesinin her birine hak verdiğimi belirtmek isterim. Zira bu süreçte muhtarlara dair o kadar çok şikayetler geldi ki, mahalle mahalle, isim isim yazsam yorulursunuz okumaktan.

Devam etmiş Alyaz; “Muhtar demek, mahallelinin her şeyidir; ilacıdır, aşıdır, başıdır, taşıdır, toprağıdır. Bu muhtarlardan şehrimizde çok var bir de cılkı çıkmış bozuk yumurta kafalar. Gıda yardımı konusunda sağlam ve bozuk yumurtaları ayırt etmiş olduk. Seçmen ayrımı yapan, stokçuluk yapan muhtarlar. Sizi de unutmayacak bu millet.”

Eksik söylemiş. Muhtar mahallenin bekçisi, emanetçisi, evimizin anahtarını, çocuklarımızı bile bıraktığımız güven deposu.  Eskidendi tabi.

Şimdi kimse kimseye güvenmiyor. Zaten bizim asıl sorunumuz da bu…

*

Devam ediyorum; Gıda yardımı konusunda uyarmadığım yer kalmadı. Bu yardımı ramazan kolisi şeklinde herkese eşit şekilde dağıtılmasını talep ettim. Lakin, not olmaktan başka bir işe yaramadı. Tırlar dolusu yardımlar şehrin dört bir köşesine dağıldı. Kimin ne aldığını bilmediği, tır kasasından ne atılırsa kimin kaptığı belli olmadığı. 20 kg teneke peynirin bir kişiye, bir koli makarnanın başka bir kişiye düştüğü anlar. Kim ne aldığını bilmeden bir şeyler aldı. Kıyafet yardımı da yine aynı oldu.

Çok fazla şikâyet gelince aradığımız muhtarlar, "Yok öyle bir şey, herkese dağıtıyoruz" dediler. Vatandaşa sorduğumuzda "Gel abi bak, aldıysam Allah adım attırmasın" diye cevap aldık.

İsim isim seçmen ayrımı yapan muhtarlar olmuş. Bu süreçte, bu sıkıntılı, üstelik de herkesin gergin, panik havasında ve ‘Ne zaman evime yerleşirim, ne zaman işime, aşıma kavuşurum, ne zaman huzur bulurum!’ kaygısı içinde olduğu günlerde insanlara partisini, dilini, dinini ve nereli olduğunu sormak kadar aşağılık durum var mı, size soruyorum!

*

Bunu derken, bütün muhtarları suçlamak, zan altında bırakmak gibi niyetim yok. Bir kasa domates alıyorsunuz, içinde, altıda ezikleri, çürükleri ve kokmuşları çıkıyor. Muhtarlar da nihayetinde insan, melek de değiller, peygamber torunu da… Beşer şaşar mı, niye olmasın!

Birçok muhtar, kendini haklı çıkartmaya çalıştı. Stokçuluk yaptıklarını ama bunu sürdürülebilir yardım yapmak için olduğunu söylediler. Hiç yardım alamayan aile var dediğinizde, ‘ikinciyi alamadığı için öyle diyorlar!’ cevabını yapıştırıyorlar.

*

Yumurta cılk ise sahanda pişirip sofraya getirmezsiniz. Yemeye kalkışırsanız, rahatsız eder sizi, mideniz bulanır, kusarsınız. Biz bu zihniyetteki muhtarlara diyoruz cılk muhtarlar diye. Ha, yazımızı okuyunca bize hakaret edecek, küfredecekler belki de içlerinden veya ortam içinde. Mühim değil. Tekerlerine çomak sokulunca, rezillikleri gün yüzüne çıkınca, millet de kendilerine bu saygısızlığı, adaletsizliği hatırlatınca acaba yüzleri kızaracak mı?

Tamam, kendine de al, yakınlarına da dağıt. Ama adaleti elden bırakma!

*

Muhtarlık, yerel yönetimlerin en küçük birimi. Belediye başkanlarının en yakın yardımcısı, sağ kolu. Lakin nereden alırsa alsın, nereden gelirse gelsin, ihtiyaç sahipleri için aldıkları eşyaları ayırım yapmadan, eşit şekilde dağıtan, adaleti elden bırakmayan, hak ve hukuk gözeten, kul hakkına riayet eden bütün muhtarları kutluyorum, onları seviyorum.

Bizim lafımız, bizim sözümüz sahtekâr, stokçu, yalancı, cılk muhtarlara!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol