Büyük şair Ahmet Haşim bile şiirinde, merdivenlerin ağır ağır çıkılmasını salık veriyor. Ve merdivenin her basamağını, takvim yapraklarına benzetir herhalde ki, çıkılan her basamak, ömürden gidiyor.

Hepimiz, merdivenleri birer birer çıkmalıyız. Hatırı sayılır bir iş adamı kardeşimiz, (kendisi ile her zaman gurur duyduğum sayın Şahin Balcıoğlu) katıldığı kariyer günlerinin birinde, öğrencilere şu tavsiyelerde bulunuyor; “Her merdiveni hak ederek çıkın. Merdivenleri ikişer, üçer çıkmaya çalışırsanız, inişiniz de aynı hızla gerçekleşir”

Üniversiteyi bitirenlerin kendilerini “kral gibi görme” hatasına düşmemesini isteyen bizler,  gençlere şunu diyoruz; “Bu hataya düşerseniz iş yaşamınız başlamadan biter. Hayat sizler için diplomayı aldığınız gün başlar, iş yaşamında geleceğiniz noktayı azminiz, çabanız ve sabrınız belirler”

*

Ha iş dünyası, ha siyaset. Neticede söz konusu olan merdiven ve basamakları. Daha merdivenin ilk basamağında iken siyaseten memleketi yönetmeye talip çok zır cahil insan tanıdım.

Daha merdivenin ilk basamağında kendini siyaset allamesi zanneden sözde okumuş çok cahil dolaşır aramızda. Diploma kişiyi eşeklikten kurtarmaz, sadece tarih ve coğrafya bilgisine katkı sağlar, o kadar. Zamanla onu da unutur insanoğlu.

İşsizlik sorun diyorlar. İnanmıyorum. İş beğenen yok. Herkes kendini devlet kapısına atmak istiyor. Yaşamı garantiye almak için, geleceği için. Büroya elaman bulamam, gazete dağıtmak da kimsenin işine gelmiyor, kimisi küçümsüyor, kimisi bir yakının görüp de kendisini aşağılayacağını düşünerek tasvip etmiyor.

*

Herkes para kazanmak ister. Para kazanmanın yolu, kazandığın parayı paylaşmaktan geçer. Diyeceksin ki ‘bana ne kalır!’ kalır, merak etme!

 

Biz zoru sevmiyor, her işin, her görevin kolayına kaçıyor, bakıyoruz. Oysa zorlukların başarıyı getireceğini, liderleri ön plana çıkaracağına dikkat etmiyor kimse.

Siyaset dedim. Partiler geçim kapısı sanki. Bir dandik ilçe başkanlığı için dahi kıyasıya bir yarış, yeri geliyor kavgalar ediliyor. Makam, güç, şöhret, para için insanların yapamayacağı şey kalmamış. Güce tapıyoruz açıkçası. Güçlünün yanında yer alıyor, mağdurları, zayıfları görmezden geldiğimiz gibi, ezmeye çalışmak gibi bir itiyadımız oluşuyor toplumda. 

*

Kısa yoldan zengin olmak, köşeyi dönmek, şan-şöhret sahibi olmak için bazı bedeller ödemek gerekir.

Hem bu bedeli ödemeyeceksin, hem de hırsına yenik düşüp, merdivenleri çıkarken basamakları kırdığın yetmiyormuş gibi, insanları da kırıp geçtiğini, ezdiğini nice sonra fark ediyorsun ama iş işten geçmiş!

Yunus Emre’nin ‘incitme gönül’ şiirini hatırlattıklarında, ‘eyvah!’ diyorsun da, nafile…

 

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol