Bugün bayramın ilk günü. Önce halkımızın, okurlarımızın bayramını kutluyorum. Sağlık ve mutluluk dileklerimle…
Malum, hem bayram, hem hafta sonu, o sebeple, bugünkü editör yazımı bir fıkra ile tamamlıyorum.
*
Zamanın en büyük mafya babası, çok ağır bir suçtan dolayı yargılanmakta ve idamı istenmektedir. Jüri üyelerinin içinde bizim Temel de var.
Mafyanın adamları mahkemeden önce Temel’i bir kenara çekerek, “Temel, ne yap et, babanın idam kararını müebbete çevir, yoksa bu senin sonun olur!” diye aba altından sopa gösterirler.
Temel’in içine bir korku düşer, kendi kendine; “Acaba ne yapsam da babayı idamdan kurtarsam!” diye düşünür. Nihayetinde dava başlar ve günlerce devam eder. Bir gün jüri üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Ardadan uzun bir süre geçtikten sonra jüri üyeleri gelirler ve kararı okurlar; “Müebbet hapis…” derler.
Bunu duyan mafya babasının adamları ne yapacaklarını şaşırırlar, doğru Temel’e gidip, “Aferin sana lan Temel. Şimdi gözümüze girdin işte!” diyerek, “Eh be Temel, iyi güzel de bu işi nasıl becerdin” diye de sormadan yapamazlar.
Temel; “Sormayın be uşaklar. Millet ‘beraat beraat’ diye tutturdu, müebbete çevirene kadar akla karayı seçtim!” der.
*
Telefon çalar, adam seslenir; “Alo buyurun!”
“Hüsamettin orada mı?”
“Hayır, daha gelmedi”
“Ne zaman gelir?”
“Ben bilemem, Allah bilir!”
“Orası neresi?”
“Şeyhadil mezarlığı…”





