Biliyorsunuz, 'Koltuk', mizahi hikâyeler yazan Aziz Nesin’in ölümsüz eserlerinden biri. İnsanoğlu koltuğu seviyor, hele siyasetçiler, hele 20 yılı aşkın aynı şehirde çöreklenmiş bürokratlar ne kadar çok seviyorlar şu koltuğu. İstenmediklerini, sevilmediklerini bile bile koltuğu işgal ettikleri yetmiyormuş gibi, bir de ısrarcı olmuyorlar mı, insanın deli olası geliyor. Şehrimizde bir tane örneği var çok şükür ve hamdolsun!!!!

Oturan kalkmak, çekip gitmek bilmiyor.

Sanki o koltuk babasından miras kaldı.

Sanki o koltuğa güç verdi.

Sanki keramet sahibi olan koltuk değil.

Sanki koltuğun bir gün altından alınıp gideceğine dair korkusu, endişesi var.

Sanki koltuk kendisine zimmetlendi, sanki kendisi ile koltuk arasında nikâh kıyıldı.

*

Niyetimizi, düşüncemizi baştan yazalım da maraza çıkmasın, çıkarsa da çok da umurumda olmadığını bildiğinizden emin olduğum için, sizlerle paylaşma gereği duydum.

Şehir kimsenin umurunda değil.

İnsanoğlu, kenti değil, kendini düşünüyor. Siyasi ikbalini, bireysel çıkarını, geleceğe dair rantı…

*

Allah yalanı sevmez, kabahati sadece seçmene yüklemek de insafsızlık olur. Siyaseti geçim kapısı haline getiren zihniyet, yani siyaseti toplumsal değil, kişisel faydaya dönüştüren düzeni ben kurmadığıma göre, haberleri izliyor, yorumları dikkatle dinliyorsunuz, yerel seçimde partilerin ittifak görüşmelerindeki tek gündem maddesi şu, ‘Bana ne vereceksin!’

Öpücük vermeyeceğine göre, seçmen de adaya karşı sırtarabiliyor, ‘Bak, sana oy vereceğim ama seçimden sonra benim şöyle şöyle taleplerim olacak, yoksa sen bilirsin!’ şeklinde aba altından sopa gösterenler da çıkabilecek.

Memleket adına bir şey isteyen, düşünen, empati kuran, fikir beyan eden zaten yok. Varsa yoksa bireysel hırslar, kişisel talepler. Partinin de, adayın da canı cehenneme!!!

Geçmişte çok yaşadık, çok gördük böyle görgüsüz, siyaseti kişisel hırsına yenik düşüren ve seviyeyi küçülten.

*

‘Nasıl belediyecilik yapacaksın, koltuğa oturduğunda koltuğu yakacak, kapıyı kıracak mısın, planın-projen var mı, başarı hikayesi yazabilmek için ekibini kurabildin mi?’ diye soran çıkmadığı, çıkmayacağı için tek talep var, ‘Bize, bana ne vereceksin?’

Hal böyle olunca da, ideoloji politika değil, çıkar görüşmeleri yapılıyor, o sebepten de çıkar ortaklığı üzerinden adaylar belirleniyor.

Liderler adaylarını belirlerken, bölgenin seçmen profilini de göz önüne alıyor. Öyle hemen saldım çayıra, mevlam kayıra yok, ildeki, ilçedeki seçmen profilinin yapısını, ekonomik durumunu, yaşam tarzını da hesaba katıyor.

*

Yazı uzadı, kısa keselim de, sonra devam ederiz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol