banner1483

Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış. Sosyal medyada kurdun yediği ayaz yerine, ‘Kurt kışı geçirir ama ödediği elektrik ve doğalgaz faturalarını unutmaz’a dönüşünce, biz de biraz halkın dertlerine tercüman olalım kabilinden yerelden genele doğru güzergâh çizelim, vatandaşın yaşadığı ekonomik zorlukları, sıkıntıları da görmezden gelmeyelim istedik ve bu konudaki kişisel yorumlarımızı izleyenlerimizle paylaştık.

Eleştiriler, yorumlara birbirini takip etti. Tebrik edenler, nefret kusanlar, içindeki kıskançlık krizini dışarı vuranlar… Ve gerçek gündem… Hepsi vardı.

Biliyorsunuz, yaklaşık 10 gündür ülkemizi ve haliyle şehrimizi esir alan, hayatımızı allak bullak eden yoğun kar sebebiyle, bazı konuklarımız (Andırın Belediye Başkanı Ahmet Doğan, Çağlayancerit Belediye Başkanı Hanifi Sarıaltun) iklim şartları ve ilçelerine olan sorumlulukları sebebiyle gelemediler. Ee, haliyle biraz ara vermiş olduk yayınlara. Baktık daha fazla ara vermek olmayacak, ki özlemiştik sizleri, partnerim, değerli meslektaşım Neşe Yıldızhan ile başbaşa bir KENT KULİSİ yayını yapalım istedik.

*

Bir kısa not düşeyim de, asıl meseleye sonra geleyim; Biz kimsenin, hiçbir kurumun, hiçbir siyasi partinin ne avukatı, ne mükellefiyiz. Kimseden vekâlet de almadık, kalemimizi ve aklımızı da kiraya vermedik. Kimsenin de adamı değiliz. Özgürüz, eyvallahsız yazar, eyvallahsız konuşuruz! Ha, hatalarımız, eksikliklerimiz, olmadı mı, olmayacak mı? Kırdıysak, özür dilemesini de biliriz evvel Allah! Biz bu kadim şehri, sizleri seviyoruz. Ne yazıyor, ne düşünüyor, ne konuşuyorsak, sizin, sizler için!

Nokta!

*

Dedikten sonra gelelim zurnanın zırt dediği yere, yerlere

Neşe Hanımın bendenize ilk sorusu, karla mücadelede belediyelerin sınıfı geçip geçmemesiyle ilgiliydi. Çünkü belediyeler sınavdaydı.

Yani belediyelerin karla imtihanı vardı ilk sırada. Tabi bu meselede insanlar ikiye ayrılmıştı. Geçti diyenler kadar, sınıfta kaldıklarını iddia edenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildi. Kabul edilir ki, son 20 yılın en soğuk, en çok kar yağışının yaşandığı bir kışı yaşıyor Kahramanmaraş. Ve ilçeleri de…

Sosyal medyayı biliyorsunuz, sallamak, eleştirmek kolay ve ucuz. Ki en rahat yapılan şey. Eh, alıcısı da çok olunca, belediyeleri topa tutanlar yanında, 7/24 çalıştıklarını, sahada olduklarını, karla mücadelede iyi bir performans gösterdiklerini söyleyenler, yazanlar da yok değildi Allah için.

Apartmanların, sitelerin önü, içi karla dolu olduğu halde, aracı ile şehre inmekte inat ve ısrar edenler yok değilken, kimse toplu taşıma aracını kullanmayı düşünmüyordu. Kar lastiği olmadığı halde, yoğun kara karşı Valilik, belediyeler ve Emniyet uyardığı halde tınlayan, söz dinleyen yoktu ve de herkes eline küreği alıp kapılarının önünü temizlemek yerine, belediye kepçelerini bekledi.

Ana arterleri, ara yolları açma konusunda gerek büyükşehir belediyesi, gerekse Onikişubat ve Dulkadiroğlu belediyeleri, tüm ekipmanı ve araçları ile sahada oldular, balık yemeye gitmediler, yolları açmak, insanların yaşamını kolaylaştırmak için özveriyle çalıştılar.

Bazıları da tuza takmıştı. Ancak bendeniz ve partnerim sevgili Neşe Yıldızhan, belediyelerin ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini ifadeyle sınıfı geçtiklerini söyledik.

*

Bir başka mesele de Ticaret ve Sanayi Odasının seçimiyle ilgiliydi. TOBB’a bağlı Ticaret ve Sanayi Odamız Nisan ayında seçime gidecek. Kent ekonomisine mührünü vuran, belirleyici isimler, tekstilin baronlarının önerisi ile 2 yıl Serdar Zabun, 2 yıl da Şahin Balcıoğlu başkanlık yaptılar. Bu süre Nisan ayında biterken, seçimin heyecanı yanında bazı isimler öne çıkmaya başlamıştı. Kamuoyunda dolaşan ve insanların gönlünden geçen isimlere bakılırsa mevcut Başkan sayın Şahin Balcıoğlu, dönüşümlü başkan Serdar Zabun, Salih Çiçekçi, Nazlı Ceylan Balduk Kurtul, Ertuğrul Tanrıverdi, Muzaffer Çaylı, Mustafa Buluntu, Sami Kervancıoğlu ve Ahmet Kılçık isimleri insanların diline dolaşınca, fikrimizi söylememek olmazdı.

Neşe Hanım ile duygularımız, akıl süzgecinden geçirdiğimiz ortak düşüncelerimiz vardı ve bu meselede elimizin tersi ile bazı isimleri kenara ittikten sonra, öne çıkan, sanayi ve iş dünyasının ruhunu masaya yatırdığında, bu ruhu çağırabilecek, sanayicilerini dertleri ile dertlenecek ve çözümler üretecek isimlerin, başta Sami Kervancıoğlu, Mustafa Buluntu, Nazlı Ceylan Balduk Kurtul ve Şahin Balcıoğlu olduğu fikrinde birleştik.

(NOT: Bu meseleye ve bazı isimlere ilişkin daha ayrıntılı yorumlarımız yakında…)

*

Bizim, kimsenin şahsiyeti ile sorunumuz yok. Derdimiz, niyetimiz de üzüm yemekti, bağcıyı dövmeyi düşünmedik bile. Mesele kentin üye sayısı bakımından en kalabalık, en büyük, en etkin sivil toplum kuruluşunun temsilcisinin vizyoner birisi olması yönündeydi kaygımız.

Gerçi, ki yayında da söyledim, biz ne kadar bazı isimleri öne sürsek, yersek, övsek de, bu şehirde belirleyici olan, söz sahibi olan, nokta atışı yapabilecek sanayinin baronları, ağababaları, ağır abileri vardı, onların dediği isim Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olacaktı.

Bunu MÜSİAD, KASİAD seçimlerinde de gördük, tanık olduk. Yani bu meselede son sözü söyleyecek olan ağır abiler, tekstilin baronları ve para babaları olacaktı. Patronlar ne derse, o…

Kim olduklarını biliyorsunuz, yazmaya gerek yok! AKEDAŞ benin değil nihayetinde. Biz belki de boşa çene yoruyorduk, kimbilir!

*

Muhalefet partilerinin dili meselesi önemliydi. Her ülkede, her zaman ve zeminde, sektörün önemi yok, siyaset tabi başı çekiyor bu meselede, iktidarın olduğu yerde muhalefetin olması kaçınılmaz bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza.

Şahsım şehrinde siyasetin hafızası, Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın temsilcisi sevgili Fırat Görgel, munis, sakin ve gülümsemeyi bilen bir yapıya sahip. Oluyor işte, insan zaman zaman alışılagelmiş görüntülerin dışına çıkabiliyor. Sevgili Görgel’in de her insan gibi kızma, tepki koyma lüksü olacak. Bu haber olur, kişisel yorumlar olur, sosyal medyanın dengesiz paylaşımları olur, nihayetinde o da insan, patlar bir yerde.

Dil, dil, dil… Ne demiş atalar, ’dilim dilim, başım giydirir kilim!’

Siyasetin dili farklı. Kahvede, farklı ortamlarda ulu orta konuşsak da, siyasilerin dilinden dökülen cümlelerin bir anlamı, bir seviyesi, bir adabı olmalı.

Aynı şey, iktidar parti mensupları için de geçerli. Hepimiz için…

Muhalefet Parti temsilcileri, milletvekili veya il başkanları neyse, bazıları var ki daha kurumsal kimlik oluşturamamışlar, rüştlerini ispata edememişler, seçime de giremeyince, iki arada bir derede misali, basına da uzak olunca, ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilemez haldeler.

Muhalefetiz diye siyasi ahlaka, edep ve hayaya, seviyeye dikkat etmemiz gerekiyor. Muhalefet bize ağız dolusu hakaret etmeyi hak görmez, görmemeli. Eleştirinin de bir seviyesi, dozu olmalı. Dozu kaçırırsanız, adamı ham ederler!

İktidarı ile muhalefeti ile gazetecisi sade vatandaşı ile herkes ağzından çıkanı kulağı duyacak şekilde konuşmalı, yazmalı. Yeri gelirse de özür dilemeyi erdem saymalı.

*

Canlı yayınımızda mümkün olabildiğince objektif olmaya, tarafsız olmaya ve gerçekçi olmaya özen gösteriyoruz. Bunda ne kadar başarılı oluyoruz, bunun yorumunu sizlere, izleyicilerimize bırakırken, piyasa yangın yeri arkadaşlar.

Zamlar daha asgari ücretlinin eline geçmeden eriyip gittiği yetmiyormuş gibi, daha Ocak ayının ilk haftasında kapımıza gelen elektrik ve doğalgaz faturaları can yaktı, daha da yakacağa benziyor. Akaryakıt zamlarını tutabilene aşk olsun. Neşe Hanım yakınıyor, geliyorum diyen tehlikeyi özetliyor bir kısa cümlede; ‘böyle giderse araçlarımızın kontağını açmayacağız!’

Hayat her geçen gün çekilmez hale geliyor, zamlar can yakıyor, mutfaklardaki yangını söndürecek ne bir itfaiye teşkilatı var, ne de yürekleri soğutacak soğuk hava depoları.

Kiralar almış başını itmiş, geçim sıkıntısı had safhada, hayat öyle sanıldığı ve yazıldığı gibi güllük gülistanlık değil.

*

Bakın, İran doğalgazı kesti diye, kısıtlamaya gidildi. Organize Sanayi Bölgeleri ve kente yayılan fabrikalar durdu, kapasite düşürdü, işçileri birkaç günlüğüne de olsa ücretsiz izne çıkarttı, lakin ihracat darbe yedi, taahhütler aksadı, üretim düştü, ulaşımda aksamalar had safhaya fırladı.

Hükümetimiz, çarkların dönmesi için acil tedbirler almak zorunda! Hele hele seçim de kapıya gelip dayanmışken, geçen zaman herkesin aleyhine işliyor!

Fabrikalar kadar esnaf da sıkıntılı. Piyasalar ateşten gömlek. Marketler sabahtan akşama etiket değiştirmekten yorulmazken, ürünlerini raf fiyatı ile kasa fiyatı arasında bile farklılıklar olabiliyor bu da vatandaşı çileden çıkartmaya kâfi geliyor.

Esnafa can suyu lazım.

*

Aslında canlı yayın konumuz yukarıda yazdıklarımla sınırlı değildi. bu kente dair hikayesi olanlar, başarı hikayesi yazan genç yetenekler, vizyon sahibi gençler vardı, mesela Aykut Balcıoğlu… TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkanı VE İtalya Yürütme Kurulu (DEİK) üyesi.

Zeki, enerji dolu, genç ve idealist bir yetenek. Gelecek ondan çok söz edecek!

*

Kısa kısa geçiyorum, çünkü yazı uzadı, yayının başında mıydı hatırlamıyorum, bir ara sordu, ’Duayen gazetecimiz sayın Mehmet Fiskeci, bize neler oldu, neden fırsatçı bir millet olduk!’

Haklı… Mağduriyetlerden, oluşan risk guruplarından yararlanmayı seviyoruz. Krizleri şahsi çıkara yönlendirmeyi alışkanlık ve meziyet haline getirdik. Neşe Hanım örnek de verdi, geçen haftaki Narlı BOTAŞ Boru Hattındaki patlamayla birlikte, çevrede bir pet şişe su 10 lira, bir bardak çay 5 liradan satıldı insanlara. Aynı aymazlık İstanbul’u kar esir aldığında da yaşandı. Daha çok şey konuştuk da, daha çok şey yazarım da, yer kalmıyor.

Fırsatçılıkta üstümüze yoktu vesselam!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol