Yereldeki siyaset anlayışımız tam da anlatacağım minval üzere yürüyor bu şehirde.

Bizim Temel yağmurlu havada yürüyor. Şemsiyesini açmış, ama şemsiyeye rağmen üstü başı sırılsıklam.

Adamın biri bakınca şemsiyede delikler olduğunu görmüş; ‘Hey uşağım, senin şemsiyen delik ya!’ diye seslenmiş.

Temel; ‘Biliyorum’ demiş. ‘Ben delmiştim.

Adam merakla tekrar sormuş; ‘Neden deldin şemsiyeni?’

‘Yağmur kesilirse nereden anlayacağım durduğunu!’

Bizim yereldeki siyaseti tarif etmiş sanki.

*

Bir film vardı, romanı da. Buzlar çözülmeden. Kemal Sunal da benzer bir senaryoda bu filmde rol almıştı.

Bu saatten sonra yağacak kar da kalmadı. Zaten 12 Şubat Çete Bayramından sonra Maraş’ın yazı derler, bakın havalar da ısındı siyasetle birlikte. Bir ay kaldı şunun şurasında.

Zaten bu sıralar bizler de siyasi partilerin belediye başkan adaylarından başka haber giremez olduk sitelere, gazetelere.

Ha, okuyanı var mı, eh az da olsa var. Çünkü her gün aynı kabak dolması yenmiyor. Yanına bulgur pilavı desen, kimse yemiyor, canı çekmiyor. Ama her gün yenen kabak dolması da mideyi rahatsız ediyor.

*

O gitti buraya, öteki geldi şuraya, o bunu dedi, öteki bunu dedi. Hepsi birbirini takip ediyor, birbirini taklit ediyor, biri beş veriyorsa, öteki on veriyor, yani demem o ki oylar açık artırmaya çıkartıldı sanki.

Bol keseden veren verene. Sanki cebinden veriyor, sanki kazandı da dağıtıyor.

Kimin malını kime veriyorsun desen, tıs, cevap yok!

Aslında o başkanların peşini takip eden, işi gücü bırakıp adayların peşinden gidenler de aynı cümleleri haberleştirmekten bıkıp usandılar. Dedim ya, her gün aynı manşet, aynı içerik, aynı ara başlıklar.

Adamın zaten kendisine hayrı yok, zaten içi boş çuval, bıraksan devrilecek, anlatacak, vaatlerde bulunacak bir şey yok heybesinde. Ama çıkmış X partisinden, Z partisinden, Y partisinden aday.

Yesinler, sevsinler senin gibi adayları…

Herkes birbirini gözetleyince, seviye de kalite de yerlerde sürünür hale geldi.

*

Proje açıklayan, sergileyen yok, rastlayamazsınız. Es kaza soran olursa, aklında olan birkaç tanesini sıralayıveriyor. Ne yapacak, oturup iki saat proje mi anlatacak vatandaşa.

Vatandaşın dinleyecek kadar kafası dolu iken, çünkü her gelen bir şey söylüyor, anlatıyor, onun da kafası karışıyor, aday da bir şeyler söylemenin, anlatmanın sevinci ile günü kurtardığına şükrediyor.

‘Yarınki programda ne var kızım, oğlum!’

*

Diyelim yarın koltuğa oturdu, çay-kahve faslı, hayırlı olsun-başarılar dileriz muhabbeti bilemedin üç ay sürsün. Sonra, sonra vatandaş sormaya başlayacak, ne zaman ayağa kalkıyoruz, ne zaman şehri ihya ve inşa ediyorsunuz, ne vakit yaşam kalitemiz artacak, ne zaman şehir toparlanacak?

Kem, küm…

Tatlı ve yalancı bahar bitince, olacaklara bak sen!

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol