Dünya Gazetesinden ağabeyim Ali Eskalen babamı yanında iken aradığında, “Kötülüklerin anası! Kahramanmaraşlı sanayicinin önerisi…” başlıklı yazıyı okumamızı tavsiye etti… Yazıyı alınca, baktım içinde bir dönem yanında çalıştığım, ekmeğini yediğim patronum, sayın A.Kadir Kurtul’un ismini görünce, babamdan bu habere ilişkin bir yorum yazısı yazmak istediğimi söyledim.

Babam Mehmet Fiskeci de onay verince, sayın Kurtul’un hakkını teslim için oturdum bilgisayarın başına, işbu aşağıdaki yazı çıktı ortaya.

Ferit Barış Parlak imzası ile yayınlanan yazıyı ilginç bulduğum için, birkaç ilave yaparak sizlere servis etmeye çalışacağım. Tabi bizi ilgilendiren bölümlerinden alıntılar yaparak…

Son 10 yıldır, işsizliğin en büyük nedenini 'mesleksizlik' olarak gösteriyorduk ya...
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, işsizliğin bir diğer nedenini 'sosyal yardımlar' olarak açıklamıştı ya... Yaklaşık 3 yıl önce, "Böyle giderse işçi sıkıntısı (tembellik) nedeniyle turizm başta olmak üzere tüm yatırımlar da sıkıntı yaşanacak" demiştik ya..

Binlerce kişiye sağladığı istihdam ve milyonlarca dolarlık ihracatıyla ekonomiye yön veren kuruluşlarımız arasında yer alan İSKUR Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı sayın Kadir Kurtul anlattı:
"Şirketimin icra kurulu ile yaptığım toplantıda, yeni yapacağımız yatırımları değerlendiriyorduk. Toplantı süresince İnsan Kaynakları Müdürü'nün sıkıntısı dikkatimi çekti. Yapılacak üç yatırım için ihtiyaç duyacağımız 200'e yakın çalışanı kısa sürede bulmamızın çok zor olduğunu ifade etti. Ciddi anlamda şaşırdım.
Önce, 'Kendi firmamda mı bir sorun var?' deyip araştırdım. Sonra, şehirdeki diğer firma sahipleri ile görüştüm. Birçok sanayicinin bu konuda benim gibi sıkıntılı olduğunu gördüm. Çalışanlarına ücret dışında performansa dayalı prim sistemi de uygulayan, personeline değer veren ve değer katan, şehrin en nezih çalışma ortamlarından birine sahip işletmem ve diğer işletmeler çalışacak personel bulamıyor.
Bana göre bu sıkıntının altında iki temel neden yatmakta.
Birincisi şehrimizde son yıllarda yapılan yatırımların kent işsizliğini ülke ortalamalarının oldukça altına çekmesi; ikincisi ise sosyal devlet politikalarının insanları çalışmadan uzaklaştırıp rahata alıştırması. İlkinde, yatırımcıların takdire şayan büyük emekleri var. İkinci hususun üstünde ise ciddi anlamda durulmalı.
Sosyal devlet olma, halkına yardım etme yıllardır hasretini duyduğumuz ve son yıllarda hükümetimiz tarafından üstünde durulan ve çok güzel uygulamalarını gördüğümüz kavramlar. Ancak, sosyal devlet algısı fazla mı abartılıyor acaba?
Her önüne gelen çalışmadan, emek evermeden, gayret göstermeden devletten yardım bekler oldu sanki. Ve ihtiyaç sahibi ile ihtiyacı olmayan birbirinden ayırt edilemiyor gibi.
Elbette, devlet halkına bakmalı. Ama çalışmayana değil, çalışamayana destek olmalı. Yaşlıların, çocukların, dul ve yetimlerin hakkını gözetmeli. İnsanlar işten soğutulmamalı, çalışmaktan koparılmamalı. İyi uygulanamayan sosyal devlet politikalarının hem devletin kendisine hem de özel sektöre olumsuz etkileri var. Yunanistan'ın, Portekiz'in, İtalya'nın, İspanya'nın durumu ortada. Yani sosyal devlet politikaları tekrar gözden geçirilmeli ve yeni kararlar alınmalı." Kadir
Ağabey, 'sosyal yardım' konusunda üzerine düşen kararı da almış. Şöyle diyor:
"Sosyal yardım uygulamalarında değişikliğe gideceğiz. Grup olarak bolca yardım ve bağışta bulunuyoruz. Artık, bu yardım ve bağışları dışarı değil, kendi çalışanlarımıza vereceğiz. Çalışanlarımızın okuyan çocuklarına burs vereceğiz, onlar için yurtlar yapacağız. Ayni yardımlarımızı da sadece kendi personelimize yapacağız. Her şeyden önce çalışanla çalışmayanı birbirinden ayıracağız."

 

Kısacası, kötülüklerin anası 'işsizlik' değil. 'tembellik'.. Bütçe dengesini, büyümeyi ve verimliliği meslek öğrenenlerle/öğretilenlerle sağlayabiliriz.
3-5 paket yardım alınca dua, alamayınca beddua etmeyi öğrenenlerle/öğretilenlerle değil

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol