Farklı attığı için her gün siyasetin nabzı değişiyor. Bir gün hızlı atıyor, birkaç gün ara verdiğinde, normale döndü zannediyorsunuz, fakat heyhat, bakmışsınız düşüvermiş.

Siz en iyisi tansiyon, şeker aletleri bulundurun uyanınızda. Şekeri, tansiyonu, nabzı ve kalp atışlarınızı kontrol etseniz iyi olur. Sonra yazdan kalma günlerdeyiz, havalar da sıcak, bunaltıyor insanları, dikkat edin, dikkat!

İktidarın nesini yazacaksın! Seçimi kazandılar, keyifleri yerinde, şimdi seçime hazırlanıyorlar. Haa, iktidar partisinde ç atışma, iç kavgalar, rekabet olmuyor mu, hem de danıskası, alası.

Ama onların kavgası, çekişmesi, tartışması içeride, odada kalıyor, Oysa muhalefetin tartışması, kavgasını önce komşu, sonra mahalle, daha sonra da şehir duyunca, ki duymayana kalmıyor, insanların kulakları da sağır değil üstelik, ama yazamıyorsun.

*

Korkudan mı, eh biraz öyle! Diyeceksiniz ki, adamlar seçimden yenik çıkmışlar, milletvekili bile çıkartamamışlar, bazılarının oyları düşmüş, bazıları yokları oynuyor, yok hükmündeler, nesini yazacaksın, sonra nesinden korkacaksın.

Olsun!

İktidarı eleştirmek daha kolay!

Senelerdir, bilmek tükenmez korkularımız yüzünden muhalefete kimse tek söz etmedi, edemiyor her ne hikmetse. Türkiye’nin bana göre en önemli sorunu iktidar değil, iktidarın yaptıkları-yapacakları hiç değil, aslında ana muhalefet!

*

Peki, korkularımızı yenebiliyor muyuz?

Bakın bu soruya net cevap verenlerden olmayabilirim.

Korku, bulaşıcı bir duygu. Peki, korkunun ecele faydası var mı derseniz, bakın buna da hangi cevabı vereceğimi kestiremiyorum. Evet, korku bulaşıcı, sirayet eder, uzadıkça uzar diye korkmuyorum desem, yalan söylerim

Peki, bu korku siyasi tercihlere yanaşıyor mu? Bilemem. Sosyal medyada aynı düşünce etrafında birleşen insanların oluşturduğu yankı odaları, korku kaynağına dönüşüverince, hiçbir inandırıcılığı olmayan sözler, hiçi sorgulanmadan ışık hızıyla yayılıyor, uzaya kadar uzanıyor. Aynı düşünen insanların aynı şekilde korkması siyasal ve korku pandemisine yol açıyor.

*

Korku üzerine inanç yaşayan bir toplum haline geldik. Evet, bu iddiamı iyi irdeleyin, iyi okuyun!

Bazıları kaygılı, endişeli, hatta isyana noktasında, hani dedim ya korku üzerine inanç yaşayan toplum olduk diye, şeriatın geleceğinden korkuyor insanlar.

HÜDA PAR yüzünden.

İktidar ortağı oldular ya, insanların yaşam tarzına müdahale, inançlarına müdahale, özgürlüklere müdahale olunca, Hizbullah bir kere daha gündeme gelmeye başladı.

Anayasa’nın ilk 4 maddesine bile müdahaleye kalkışmaları hayra alamet mi?

*

Amaaaan, boş verin, doğruları yazar, konuşursanız, itibara suikastına uğramanız kaçınılmaz. Korku siyaseti de hayatımızdan hiç eksik olmadı. Ben doğduğum günden beri piyasada, revaçta, gündemde ve insanların hücrelerine kadar sirayet etmiş durumda.

Dedim ya, bırakın iktidarı, her seçim döneminde zorlukların, seçimlerin altından başarı ile kalkmayı biliyorlar.

Bizde asıl sorun muhalefet. Anası, babası her neyse, asıl muhalefet konuşmamız gereken.

Muhalefetin bizi korkuyla teslim almasından korkuyor muyum, valla billa bilemiyorum.

Ben bir hanımdan, bir de yılandan korkarım. Diğer korkaklık türleri bana vız gelir, tırıs gider! Ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar!

Ne kadarsa, o kadar!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol