banner1482

Bu söz, bir dönemlere damgasını vuran ünlü siyasetçi, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’e ait imiş.

Nereden mi anlıyorum, 6 Mart günü, haberlerini izlediğim HaberTürk kanalındaki tartışma programından.

Şimdi millet işi gücü bıraktı, Bakan Murat Kurum’un ‘Maraşlılar benden bir şey istemedi, talepte bulunmadı’ sözünü tartışıyor. Şaka gibi değil mi? Dedim ya, bizim suyumuz sert, kimseden kolay kolay bir şey istemeyi bilmeyiz. Yüzümüz kızarır, hak etmediğimiz bir şeyi istemeyi zül sayar, ‘Büyükleri rahatsız etmeyelim, ayıp olur!’ zihniyeti ile olanla yetinir, tevekküle sığınırız.

İstersek de, eften püften şeylerle mutlu oluruz. Kaleye top gibi, ulu camiye halı gibi, Kahramanmaraspor’un 3. lige alınması gibi.

Küçük şeylerle mutlu oluyoruz demek ki.

*

Ee, bu şehir sanayi şehri.

Bu şehir kültür ve edebiyatın başkenti.

Bu şehir dondurmanın da başkenti.

Koskoca bakan gelmiş şahsım şehrine, ‘Ayıp olur, rahatsız etmeyelim!’ diyoruz ama birbirimize çelme takmaktan geri kalmıyoruz, araştırmadan-soruşturmadan, ölçmeden-biçmeden, hesap kitap etmeden kurumları, firmaları, markaları darağacına çekiyoruz, bildiğimiz doğruları değil sadece, toplumun doğrularını yazmaktan imtina ediyor, çekiniyoruz, kıskançlık damarımızda ve ruhumuzda var, bindiğimiz dalı kesiyoruz, baba oğul, iki ortak ve kardeşe kardeş geçinemiyor, ortaklık yapamıyoruz, komşunun ticaretinde, siyasetinde gözümüz, aklımızla hareketi değil, gözümüzle hareketi siyaset ve ticaret zannediyoruz, sonra da konuk ‘Bir ihtiyacınız, bir talebiniz var mı?’ dediğinde, ‘Canının sağlığı’ deyip tevekküle sığınıyoruz.

*

Yahu, bizim en çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var deseniz anlayacağım. Ki var. Depremin üzerinden bir ay geçmiş, daha enkazlar yerlerde duruyor, onlarca can gitmiş hanelerden, çalışanlar aş ve iş kaygısına düşmüş, gazetecilerin ekmek tekneleri enkaz altında kalmış, el birliği ile şehri ayağa kaldırma vakti gelip çatmış kapıya, şehrin yeniden imarı ve inşası kadar yeni yerleşim alanları için her gün biri gelip biri gidiyor iken, ‘Sağ olun, canınızın sağlığı’ deyip misafiri memnun gönderiyoruz geldiği yere, evine.

Peki bir şeye ihtiyacımız yoktu da, her şeyimiz vardı da neden geldi koskoca bakan!

*

Tek tabanca gibi patlamanın gereği yok. Aslında iş dünyası ihtiyaçlarını, taleplerini ve şikayetlerini maddeler halinde beyan ettiler. Sessiz kalmadılar, susmadılar. Ama Ticaret ve Sanayi Odası başta olmak üzere, sanayicilerin sesi ve temsilcisi olduğunu iddia eden dernekler meseleyi toplumla paylaşmayınca, fısıltı gazetesi öne geçti, bu meselede sanayici ve iş dünyası da ‘Bir şey istemeyen, talepte bulunmayan kesim’ olarak algılandı.

Zaten bu şehir algılarla yönetiliyor, inşallah, maşallah, hamdolsun ile yürüyor.

Koşanı görmedik!

*

Maraş sahipsiz diyoruz ya, önce bizim ortak akla, mantıklı harekete, gönül  gözüne ihtiyacımız var!

Bunun için bir bakanın gelmesine gerek de yoktu.

Siz, havuzdaki suyun sıcaklığını iki ayağınızla ölçmeye kalkışırsanız, olacağı buydu zaten!

Yazıklar olsun sizin siyasetinize, ticaretinize. Bırakın artık martaval okumayı, bırakın artık ‘Maraş bizim sevdamız, her şey Maraş için!’ palavralarını, bırakın artık hamaseti, bırakın artık hiç de inandırıcı olmayan siyasi ve ticari demeçlerinizi.

Havuzun değil, sizin suyunuz ısındı da, artık iki ayağımla mı ölçerim, tek ayağımla mı, vakti gelince onu da sizinle paylaşırım!

Ayak bağı olmayın yeter!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol