Türk toplumunun herhangi bir meselede çözemeyeceği, halledemeyeceği dert, sorun yok. Sohbetlerimizde, konuşmalarımızda en çok kullandığımız kelime, her meseleye kafa yoran birisiyiz ya, allam-ı cihanız ya, çözemeyeceğimiz mesele yok ya, konuşmalarımızda şu cümleler geçer genellikle; ‘Hallederiz abi, merak etme, o iş bende, tamam sen tasalanma, o işi halloldu bil!’

Bu meseleye, bu kandırmacalara, bu yalan, bu içi boş vaatlere uzanan güzergâhta sizleri biraz gülümsetmek adına kendimce bir diyalog geliştirdim.

Buyurun!

*

‘Şey, sayın bakanım, benim oğlanın bir atama işi var, aylardır, senelerdir bekliyor. Sizin bir telefonunuz yeter. Yapacak bir mesleği de yok, bir el atsanız da şu atamayı gerçekleştirseniz!’

‘O iş kolay yeğenim, bundan kolay ne var, hele şu seçimi bir atlatalım, bakarız, hallederiz!’

*

‘Başkanım, biliyorsun ben her seçimde partinize, size oy verdim, benim sürüncemede kalan bir imar meselem var, bir türlü çözülemedi, bir el atsanız, baksanız da çözüverseniz!’

‘Ne demek çözülemedi, daha önce niye gelip de söylemedin. Oğlum not al, seçimden sonra ilk imar toplantısında çözüverelim şu meseleyi. Vatandaşı mağdur etmemek gerekiyor, değil mi ya kardeşim!’

*

‘Sayın X partisinin adayı, biliyorsunuz depremden sonra stadlarımız da yıkıldı, zaten biri daha önceden sen sağ ol. Bu sene 3. Ligde ve BAL’da top koşturacak takımlarımız var ama stadımız yok. Siz de sporu, özellikle futbolu seven birisiniz. Ne olacak bu kadim şehrin stat meselesi, ne zaman yapılacak!’

‘Sorduğun şeye bak kardeşim. Biliyorsun, ben de gençliğimde futbol oynadım. Spor, özellikle günümüzde futbol şehirlerin en büyük tanıtım aracı. Evet, stad meselesi kanayan yaramız, sen bize oyunu ver, gerisine karışma, o iş bizde, o iş bende, hallederiz!’

*

‘Kıymetli siyasetçim, senelerdir bir hızlı tren sözünüz vardı. Biz de bekledik  senelerdir. Yoksa hızla geçti gitti de biz mi görmedik. Hı?

‘Birader sen de tutturdun bir hızlı tren, bir hızlı tren! Konuşmaktan, istemekten yorulmadınız. Gazetecileriniz de yaza yaza hızlı trenin şevkini kaçırdı, niyetini değiştirdi. Gelecekse gelmeyiverecek, hızlı treni kızdırıyorsunuz böyle diyerek. Geçecek dedik ya, amma da sabırsız adamsın ha! Gaziantep’ten Nurdağı istikametine gidecek, oradan da Adana… Sen de Maraş’tan Nurdağı’na gider, orada binersin, hızını alırsın!’

*

‘Sayın vekilim, ben kurum değiştirmek istiyorum. Aylar önce Y kurumuna başvurdum, hala bekliyorum. Niye derseniz, çalıştığım kurumda rahat değilim. Ben Z partisindeyim diye rahat vermiyorlar, verimli olamıyorum. Beni tanıyorsunuz. Sizdenim, size oy verdim. Bir el atsanız da şu kurum değişikliğimi halletseniz!’

‘Biliyorum öyle bir niyetinin olduğunu. Şimdiye kadar nasıl çözülmedi, hayret! Biliyorsun bu iş benim işim, bu işler bana göre. Halledilmeyecek mesele değil şeker kardeşim. Seçime şunun şurasında sayılı günler kaldı, bir atlatalım, hayırlısı ile büyükşehirleri, ilçeleri, köyleri, kasabaları bir alalım, gel görüşür, çözeriz işi. Merak etme sen, o iş bende!’

*

‘Kıymetli siyasetçim, depremde mağdur olduk. Evlerimiz yıkıldı, hiç hasarsız konutlara bile ağır hasarlı raporu verdiler. Şehirde bir orta hasarlılar gurubu var, eylem de yapıyorlar. Ben de orta hasarlılar mağdurlarındanım, ama eyleme katılmadım. Bu kanayan yara haline geldi, ne zaman çözülecek, vallahi milletin isyanı büyüdükçe büyüyor!’

‘Boşuna isyan ediyorsunuz, ediyorlar. Tam benlik mesele bu. Biliyorsun, şu sıralar seçim çalışmaları kapsamında çalmadık kapı, öpmedik el (en çok sevdikleri şey, öpmek) bırakmıyoruz. Biliyorsun, ben bu meselede uzman kişiyim. Tam da adamına denk geldin, çözeriz, hallederiz, merak etme sen!’

*

‘Şey sayın başkanım, söylemeye utanıyorum, dilim varmıyor, bu ay elektrik parasını yatıramadım. Bugün ödemezsem yarın kesilecek, çoluk çocuk karanlıkta kalacağız. Bir destek çıksan da yatırıversem, hayrına…’

‘Ne demek sevgili kardeşim, emrin olur senin yahu. Şimdi seçim gezisindeyim, oğlum not al, telefonunu al abinin. Telefon aç ilgili kuruma, kesmesinler, bekletsinler. Vatandaşı mağdur etmek ne demek! Tamam sevgili kardeşim bak, mesele çözüldü, ne kadar kolay değil mi? Bu işler tam benlik, al şu 50 lirayı, git bir ölmüş tavuk dürümü ye, karnını doyur önce, hadi güle güle!

*

‘Sayın Y partisinin adayı, depremde yerle bir olduk. Şehir tanınmaz halde. Herkes bu şehri ihya ve inşa edeceğini, ayağa kaldıracağını söylüyor. Kime inanacağımızı bilemedik, şaşırdık valla. Ben de esnafım, toparlanmam, evime ekmek götürmem lazım. Ne zaman düzelir, ayağa kalkar bu şehir. Siz aday olarak ne yapacaksınız!’

Çevresine bakıp seslenir, ‘Bakın arkadaşlar, kardeşimiz doğru bir noktaya değindi, temas etti. Ben mühendisim, bu işlerin ustasıyım. Seçimi bir atlatalım, önce kendimi, pardon şehrin ihya ve inşası için sizlerle birlikte, ortak akılla bu şehri toparlamak benim boynumun borcu.

Tam adamına denk geldin. Zaten bu meseleyi benden başkası çözemez, halledemez! Onlar bir şeyden anlamazlar, bilmezler. Kuru, içi boş vaatlerde bulunurlar ancak. Kısa sürede şehri ayağa kaldırmak benim işim, merak etme. Hallederiz dediysem, hallederiz kardeşim!’

*

Buraya kadar. Daha uzatabilirdim de. Ama nafile. Kime ne laf anlatacak, ne söyleyeceksin. Hepsi de aynı deliğe parmağını sokuyor.

Bana sorarsanız, ‘Bu şehir için ne yaparsın, yapıyorsun, neyi çözdünüz, ne katacaksın, ne vereceksin topluma!’

Cevap veriyorum, ‘Hallederiz abi…’

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol