Sazını sözünü esirgemeyen işadamı. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen yapısı ile dobra. Her şeyi açık ve net. Saklısı gizlisi yok. Bazıları korkak bezirgân rolünde basın önüne çıkmaya korkarken, Ticaret Borsası Başkanımız sevgili Mustafa Narlı, gündeme dair konuşurken, kimseyi incitmeden, kimseyi kırmadan, el ele verip bu şehri tekrar ayağa kaldırmak için çalışmaları gerektiğini belirtti, kısa bir cümlede bir gerçeği ifşa etti; “Sanayicisi olmayan, esnafı olmayan bir şehrin ayağa kalkması çok zor. Ama biz el ele, gönül gönüle vereceğiz ve bu şehri ayağa kaldıracağız”

Konuşurken dinleyecek gazeteci arkadaşlar, ya da haberi takip eden sanayi kesimi ve esnaf kesimi ikna oldular mı, onu bilemem. Onlara soracaksınız!

Ancak… Bir gerçek var ki o da şu; Şehrin geleceği için, yeniden kısa sürede ayağa kalkacağı için, yerel yöneticilerle toparlanmaya başlandığı için çok ümitli.

Keşke doğduğunda adını ÜMİT koysalarmış! Çünkü her şeye, her tarihe, herkese, her hadiseye ümitle bakıyor. Karamsarlık kitabında yazmıyor.

Deprem sonrası başı olmayan, sanayicisi olmayan, esnafı olmayan bir şehrin ayağa kalkmasının zor olduğunu söylerken, özeleştiride de bulundu, “Elbette bizim hatalarımız olmaz mı? Bizim de olur. Sizlerin de olur. Bu hatalarda dönmek en güzeli. Niçin? Bu şehir için.” cümlesini kurdu.

Sayın Başkan Allah daha çok versin, varlıklı işadamı. Yüzyılın depreminde o lüks araçların, akıllı telefonların, akıllı evlerin, dolarların ve altınların insan canını kurtaramadığını belirtirken, 80 bin dönüm arazisi olup da kimsesizler mezarlığına gömülen aileleri tanıdığını söylemesi ilginç geldi bana.

Allah malı veriyor, ama yiyemiyorsun. Paran var harcayamıyorsun. Her insan kazandığını yiyemez, parasını harcayamaz! Parayı yönetmek de bir kültür.

*

O gün, makamında “Türkiye’nin ilk 500 sanayicisinden bir tanesiyim.” dedi. 431. sırasında. İlginç adam Narlı, esprili de, cana yakın, kalender; “Cenabı Allah bana nasip etti. Ben çok mu yakışıklıyım? Ben çok mu güçlüyüm? Hayır. Kendinin dilemesi. Benim rahmetli dedem derdi ki zenginlik maymuna benzer. Bir gün senin kapında, bir gün benim kapımda, bir gün başkasına kapısında derdi.”

Benzetmeye bakar mısınız! Tam bir Narlı cesareti, açık sözlülüğü…

Başka bir şehirden biri gelse, onun bu hallerini görse, dinlese, sizi temin ederim onun bir sivil toplum kuruluş başkanı olduğuna inanmaz. Takıntısı yok, büyük büyük egosu yok, kibri yok, aksine mütevazılığı çok.

Ben burada öyle aileleri tanıyorum ki 80 bin dönüm arazisi olup da kimsesizler mezarlığına gömülmüş, aile tanıyorum. Böbürlenmeden büyüklenmeden küçüğümüze Sevgili, saygılı, büyüğümüze hürmetle bu şehri hep beraber ayağa kaldıralım” ifadesini kullandı. Sonra depremde neler yaşadıklarından kesitler aktardı; “75 gün bu odada kaldım. Günlük, İHH’ya yardımlarla 25 bin kişiye yemek çıkarttık. 75 gün de burada yattım. Evime gitmedim. Torunlarımı sevemedim. Annemi göremedim. Fabrikalarımı ayağa kaldırmadan önce kendi okuduğum okulu hizmete açmaya çalıştım, nasip etti!”

Dinlerken duygulanıyorsunuz! Çünkü anlatımı şiir tadında.

Yaşam felsefesini ‘önce şehrim’ ile tartıya çıkartırken, söz döndü dolaştı, TÜSAŞ’a geldi. Şehrin kurtuluşu olacak dedi.

“Allah razı olsun Rafet Bozdoğan’dan. TÜSAŞ’ı Maraş’a götürdük!” dedi ve bu meselede desteğini esirgemeyen basına da övgü dolu cümleleri sarf etmekten kaçınmadı.

*

Birleştirilen ve ıslah OSB’den söz ederken gözlerinin içi gülüyor. Son olarak “Sayın Cumhurbaşkanımızın sanayi alanı ilanı ettiği toplam 18 Bin bin dönümün alan içinde beraber yürümek istiyoruz. Şehir bir an önce bir şeylere kavuşmalı. Şehir ona çok muhtaç!”

Aksu çayı bir kere daha gündeme geliyor. Çay’ın temizlenmesinden söz ediyor. Arıtma ile. Söz tekrar sanayi alanı olarak nitelendirilen 18 bin dönümlük alana geliyor. Bunun 3 bin 600 dönümü Tekstil İhtisas için, geri kalanı da sanayi alanı olarak ayrılacak.

Geri kalan alan ile ilgili talepleri de olmuş. Bir kısmını küçük sanayimizdeki esnaflarımız için istediklerinin altını çizdi.

Nereden aklına estiyse tramvay ulaşımına, raylı sisteme ve bilişim vadisine getiriyor lafı. Heyecanlanıyor anlatırken. Küçük sanayi sitesi esnafının hakkını da inkar etmiyor. Başarılarını, gayretlerini, sanayiye katkılarını…

Şu sözü hoşuma gidiyor, not alıyorum; “Benim sanayimde bunlar olmasa zaten, tabiri caizse bizim derimizi yüzerler. O Avrupalı. Onun için bizim küçük sanayiye çok ihtiyacımız var. Küçük sanayi bizim aşımız, ekmeğimiz, peynirimiz, zeytinimiz bizim için olmazsa olmaz. Biz orayı çok destekliyoruz. Ben her fırsat da her bakanlarla toplantımda da küçük sanayi diyorum!”

*

Söz dönüp dolaşıp bir kere daha TÜSAŞ’a geliyor. Dilinden düşürmüyor. Teknolojiye hayran! 

“Torunlarına bunların hangisinden miras bırakacağına dair teknoloji ile yatıp onlarla kalkıyor. Uçakları, SİHA’ları dilinden düşürmüyor. “Gece rüyamda uçurma onu diyormuşum. Durdur diyormuşum. Hanım beni videoya çekmiş. Uçurmayın onu. Durdurun diyormuşum. Onun şusu eksik diyormuşum. Rüyalarıma giriyor falan. Rüyalarımı şişliyor.”

12 yaşından köyden şehire göç eden bir başarı hikayesi Mustafa Narlı. Kent sanayisi için, şehir için, hülasa bizim için bir şans, bir fırsat.

Allah hayırlarını kabul ve makbul eylesin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol