Niteliğini bilmediğin sayıyı kullanma! Tuttum bu sözü.
Karnının doymayacağını bildiğin yerde sofraya oturmayacaksın der gibi, bilmediğin yola çıkma der gibi, lafının yerde kalacağını bile bile kimseden bir şeyi iki kere isteme der gibi…
‘Bilmediğin köyün beri yanında yat’ demiş büyüklerimiz!
İnanmadığın, güvenmediğin kimseye borç verme!
Tanımadığın herhangi bir kimseye, sırrını verme! Dostun da olsa deme! Onun da dostu vardır, gider o da başkasına söyler, üstelik de ekleyerek, üzerine koyarak kondura kondura… Sonra söylediğine pişman ederler adamı.
*
İki kere iki dört eder. Toplasan da aynı sonuç. Matematik kuralı bu. Değil, bazen etmeyebiliyor. Hani gariban çocuk işe girecek, patron sormuş, ‘Söyle bakalım delikanlı, 2 kere 2 kaç eder!’
Delikanlı işe girecek ya, biraz da kurnaz; ‘Siz kaç olmasını istiyorsunuz efendim!’ der.
İşe girer.
Onun gibi, niteliğini bilmediğin sayıyı kullanmayacaksın!
Her deliğe işemeyecek, her işe burnunu, her deliğe parmağını sokmayacaksın! Her lafa inanmayıp, tanımadığın birinin peşinden gitmeyeceksin!
Davar güt, koyun güt, ama adam gütmeyeceksin!
*
‘Bulutlara simit satan çocuk’un hikayesini anlatacak olsam sıkılırsınız, en iyisi ünlü mizah yazarı Muzaffer İzgü’nün kitabını alın ve kendiniz okuyun!
Bulutlara simit satmanın mizahından ziyade izahını yapacak değilim de bizlere boş vaatlerde bulunup, umut satanlara yönümüzü çevirelim.
Atananlar, Ankara’dan gönderilenler ve seçilenler. Sivil toplum kuruluş kanaat önderi olduğunu ileri sürenler, artık günümüz şartlarında hiç bir geçerliliği, etkisi ve yetkisi kalmayıp ülkemin ekonomisine yük almaktan öteye gidemeyen muhtarlar, herkesin cep telefonu var, herkes işini gücünü e.devlet üzerinden yürütürken, esnaf odalarının ve belediye meclis üyeliklerinin fuzuli olduğunu ısrarla yazıyorum, tabi bu ismini zikrettiğim kitlenin de nefretini, öfkesini kazanmıyor değilim.
Ama doğru bir tane.
*
15 Kasım’da Türkiye’de ilk olmak üzere, HOLOGRAM SİRK GÖSTERİSİ Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezinde 2 seans halinde hemşehrilerimize gösterimde bulunacaklarmış. Sponsorlarına, getirenlere, vatandaşlarla buluşturanlara diyeceğim yok. Hatta teşekkür bile ederim. İhtiyaçtan kaynaklanıyor her şey. Ve herkes işini yapıyor neticede.
Sirkte cambazlar, palyaçolar olacakmış, milleti güldüreceklermiş. Deprem sonrası insanların elbette sosyalleşmeye de ihtiyacı var, lakin millette gülecek, kahkaha atacak hal mi kadı?
Aha ben de güldüm!
Ne gerek vardı adamları yormaya, dünyanın parasını verip getirtmeye, ne gerek vardı insanlara kendinize güldürmeye!
Yahu şehirde sirk alanı çok, gösteri yapacak cambaz, palyaço desen maşallahı var şahsım şehrimin. Ki bu meselede sıkıntı çekileceğini de zannetmiyorum.
İki tane kendini siyasetçi zanneden siyaset fukarasını bırak sirk alanını, getir Demokrasi Meydanına, bırak, millet katıla katıla gülüp altını kirletmezse adam değilim.
Paranız da cebinizde kalır!