Bugün bir yere giren çıkan belli değilse, ‘Burası da Dingo’nun ahırı mı?’ deriz ya. Biraz da ‘yol geçen hanı’na benzer tarafı var. Peki bu deyim nereden çıkmış, biliyor musunuz?
Zaman, İstanbul’da atlı tramvayların cadde boyunca takır takır ilerlediği yıllar.
Tramvaylar iki atla çekiliyor ama mesele Şişhane Yokuşu’na gelince iş değişiyor. Malum, yokuş sert, yük ağır. O yüzden Azapkapı’dan yokuş yukarı çıkacak her tramvaya ekstra atlar ekleniyor. Bu “takviye atlar” yokuşu çıkıp tramvay görevini tamamladıktan sonra ne oluyor?
İşte devreye Dingo giriyor.
*
Dingo, Azapkapı-Taksim hattında, Pera civarında bir yerde bir ahır işletiyor. Aslen Rum olan Dingo’nun ahırı, görevini tamamlayan yorgun atların dinlendiği yer. Gün boyu, tramvaydan çıkan atlar geliyor, dinleniyor, sonra yenileri gidiyor. Bir gelen bir giden… Atlar, görevliler, meraklılar, tembeller, işçiler derken ahır, adeta küçük bir terminal gibi. Hatta öyle bir hal alıyor ki, kim giriyor kim çıkıyor belli olmuyor.
İşte bu yüzden halk arasında bu ahıra bakıp şöyle denilmeye başlanıyor:
“Burası da Dingo’nun ahırı gibi olmuş!”
Zamanla bu söz, düzensizlik, keşmekeş ve kontrolsüz girip çıkmaların olduğu her yer için kullanılmaya başlanıyor.
Bugün bir odaya herkes kafasına göre girip, çıkıyorsa ya da bir yer tam bir curcunaysa... Aklımıza hep o meşhur cümle geliyor: “Burası da Dingo’nun ahırı mı?”
Tarihin sokaklarından gelen bu deyim, dilimize yerleşip kalmış. Üstelik içindeki o eski İstanbul havasıyla.
*
Tamam da, bu başlığın, içeriğinin bizimle, yani şahsım şehri ile ne alakası var diye sorduğunuzu hisseder gibiyim!
Tam da sizin fesatlık zamanınız galiba. Öküz altında buzağı arayıp, kırk mana çıkartacaksınız değil mi?
Heeeeççç! İçimden geldi, yazdım! Ama ille de bir yakıştırma, bir hinlik-fesatlık derdindeyseniz, içinizden geleni olduğu gibi yanınızdakine aktarın, mutlaka bir şey bulacaksınız!
*
NOT: Önümde yazmak isteyip de zaman bulamadığım çok konu var. Bunlardan biri hazır yemek fabrikaları, dönen dolapları, yenmeyip olduğu gibi çöpe giden kalitesiz yemeklerini, yerel ve ulusal siyasetin kendisini her türlü makamı, koltuğu tevdi ettiği, hatta başbakan yardımcısı ve bir günlük de olsa başbakanlık yapma fırsatı verdiği eski milletvekilimiz, bugünün Ziraat Bankası yönetim kurulu başkan vekili, fakat ve lakin sayın Cumhurbaşkanı geldi gitti kaç defa, bakanlar geldi gitti kaç defa, bir gün olsun sahada gözükmeyen, alana inmeyen, bu ay sona erecek olan Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Veysi Kaynak’ı anlatacağım. O engin tecrübelerinden yararlanmak varken, niye o kadar üst düzey siyasetçiler geldiğinde sahada gözükmez, anlamış değilim.
Neyse…