Vatandaş, hangi siyasi partinin temsilcisi olursa olsun, söz veren, verdiği sözde duran, yapıyormuş, çalışıyormuş gibi değil, gerçek anlamda kendini hizmete ve insanlarına adamış başkanları her zaman başına taç etmiştir.

Genellikle seçim önceleri, yerel yönetimlere talip olan başkan adayları, bir kitapçık hazırlar, o kitapçıkta-broşürde yapacaklarını, projelerini anlatırlar, bunları vatandaşa vaad ederler, vatandaşı ikna edebildikleri ölçüde seçimi kazanır, ya tebrik-takdir görürler, ya da verdiği oyları haram edenler çıkar.

Çarşamba günü öğleye doğru haber geldi, ‘Başkan Fırat Görgel seni bekliyor abi’ daveti gelince gittim. Baş-başayız.

Makamda ikimiziz. Yüzü gülüyordu, rahattı, yüzünün güldüğünü görmek beni de sevindirdi, şehrim adına umutlandırmıştı.

Aslında bu buluşma için hazırlık yaptım saatler öncesi. Notlarım yanımdaydı.

Kaç kez dile getirildi, yazıldı, İtalyanca meydan anlamına gelen Piazza dışında şehrin bir meydanı yoktu. Son 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bile bir cadde üzerinde kutlanmıştı. Bu şehrin bir caddeye, büyük toplanma alanına ihtiyacı vardı. Çünkü milli bayramlarımızı ancak meydanlar kabul ediyor, sığıyordu. Başkan sayın Görgel’e bunu hatırlatınca gülümsedi, ‘Duydun herhalde, haberin var galiba!’ dedi ve bir duyum aldığımı zannetti. Meğer proje hazırmış. Malum olmuştu demek, O da kentin göbeğine bir meydan projesinin hazır olduğunu, hatta bunun için vakit geçirilmeyeceğini söyleyince, biz de sevindik. Ekranda gösterdi projeyi.

*

Tarihi Kalemiz şu sıralar kapalı. Bakım-onarıma alındı. Sözünü kendisi açtı, kısa sürede çalışmaların biteceğini, Kale’nin yine eskisi gibi kültürel-sosyal ve yaşamsal zenginliği ile cazibe, ziyaret merkezi haline getirileceğini müjdeledi.

Afşin’de bir vefat haberi ile sonuçlanan belediyedeki talihsiz olaya geldik. Nuh Mercimek isimli vatandaşın hayatını kaybetmesine üzüldüğünü söyledi herkes gibi. Ama olayın basına yansıdığı gibi de olmadığını, abartıldığını, tahrike maruz bırakıldığını ifadeye çalıştı.

Evet, bilgi kirliliği oluşmuştu, açıklığa kavuştu o da. Keşke yaşanmasaydı, keşke o gariban vatandaş hayatını kaybetmeseydi.

Siyaset ve ticaret birbirinden ayrılamaz. Bir elmanın iki yarısı gibidirler. Gerçek olan şu, yeryüzünde küresel bir ekonomik daralma var. Piyasalarda ve özellikle tekstil sektöründe bir sıkıntı yaşanıyor. İşletmelerin Mısır’a gidişinin bir sebebi olmalı. Gidenler, kapatılan işletmeler ve işten çıkartmaların yaratacağı ekonomik ve toplumsal daralmanın aşılması hepimizin isteğiydi.

Yakın günlerde, İstanbul’da böbrek nakli için hastanede bulunan iş insanı Hanefi Öksüz’ün bir dost meclisinde telaffuz ettiği cümle, arkasından bir canlı yayında Vahit Kirişçi’nin sert çıkışı da sohbetimiz arasında yer aldı. Bu meselede çok yorum yapmadı Fırat Başkan. Siyaset de bizim, ticaret de bizimdi. Vahit Bey’in o yersiz, lüzumsuz ve zamansız çıkışının toplumda yarattığı ve iş dünyası ile siyaset arasına örülen duvarın şehre vereceği zararı dile getirdim, “keşke olmasaydı” demekle yetindi.

*

Merkezde iki metropol ilçemiz var. Onikişubat AK Parti’de, Dukadirdoğlu ise muhalif denilen Yeniden Refah Partisinde. Başkan Fırat Görgel dışında hiç bir başkan ve siyasetçi (milletvekilleri dahil) Belediye Başkanı Mehmet Akpınar’a hayırlı olsun ziyaretinde bulunmamıştı. Oysa o Mehmet Akpınar ve ekibi her fırsatta Büyükşehir’in, Fırat Görgel’in yanında yer almış, alınan meclis kararlarına onay vermişler, birlik ve beraberlik içerisinde destek olmuşlardı.

Hal böyle iken, kaldı ki o Mehmet Akpınar ki geçmişte AK Parti saflarında siyaset yapmış, muhalif de olsa bu ilçesinde başarılı bir yerel yöneticiydi.

Şehrin âli çıkarları için işbirliği, istişare ve ziyaretler önemliydi. Yol kadar, asfalt kadar, su kadar…

*

Daha önce de değindim, AK Parti İl Başkanı sayın Muhammet Burak Gül nezih bir insan. Beyefendi, düzgün karakterli, itibarlı kimse. Zaten şehirde bunun aksini söyleyecek kimse çıkmaz, çıkamaz. Yeterli mi, tabi ki değil. Göle atacağı taşın, ortaya çıkacak halka için, ne kadar büyük olursa, şehir de büyür, kendi de, parti de…

Bunu da tesis edecek, hayata geçirecek olan İl Başkanı M. Burak Gül idi. Bu meselede kayıtsız kalınmış, ayın şehrin yöneticileri, siyasileri arasına ayrık otu ekilmişti. Bu meselede Başkan Gül inisiyatif kullanmalı, biraz daha otoritesini güçlendirmeli, sorumluluk alıp beşeri-siyasi ilişkileri geniş halkaya yaymalıydı. Birilerinin gölgesinde kalmadan, birinci adam olduğunu unutmadan…

Yeri ve zamanı geldiğinde, ki öyle zamanlar da zuhur etmiştir görevi sürecinde, biraz da eline kırbacı, ya da sopayı alıp, icap ettiğinde masaya yumruğunu vurabilmeliydi.

*

Piyasanın, ekonominin can damarı, lokomotifi iş dünyasını ötelemek, şehrin ayrı bir parçası gibi göstermek kimseye yarar sağlamaz. Siyasilerin iş  dünyasına, meslektaşlarına dosya fırlatması (sayın Kirişçi’nin bakanlığı döneminde) siyaset ile iş dünyası arasında yaratacağı uçurum, ekilen ayrık otu, kentin gelişmesine, büyümesine kilit vurur. Siyaseti de bitirir, kendini de.

Bu meselede hem iş dünyası, hem de siyasilerin ağzından çıkanı kulağı duymalı, toplumu, siyaseti ve ticareti gerginleştirecek, huzursuzlaştıracak açıklamalardan uzak durmaları gerekir.

Fırat Başkan ile bu meselede ittifak halindeydik.

*

Ki aynı zihniyet geçmişte Mahir Bey’in 300 çocuğu sünnet etkinliğinde de sahne almış, geçmişte ne yaşandıysa, Mahir Bey’in bu anlamlı etkinliği sabote edilmiş, siyasilere, başkanlara giden talimatlarla güya bu anlamlı etkinlik itibarsızlaştırılma yoluna gidilmişti.

Oysa sayın Mahir Ünal bu partinin mihenk taşı, üst aklıydı. 2 bin kişi gelmişti parktaki etkinliğe, yalnız değildi, o gün saat tam 16’da Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan da telefonla canlı yayında Mahir Bey’e telefon açmış, çocukların gözlerinden öpmüştü. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ayrıştırmıyordu da, size ne oluyordu?

Takıntılar, öfkeli tavırlar hem partiye,  hem de topluma eksi yazardı. Oysa o gün Mahir Bey sadece 300 çocuğu değil, bazılarını da sünnet etmişti!!!!

Ve de kendi sonunu hazırlayan başkanlar ve milletvekillerinin ilk ve son dönemiydi talimatlı protesto.

*

Yüklenici firmalar şehrin altını üstüne getiriyorlar amiyane tabirle. Altyapı çalışmaları tüm hızıyla sürerken, kabul edilirse şehrin dört bir yanı şantiye alanı gibi. Tüm caddeler, ara sokaklar delik deşik. Bu çalışmalar sırasında bir boru patlasa, kirli ve ya temiz su sokağa, caddeye taşsa, vatandaşın aklına ilkin KASKİ’ye kötü söylemek geliyor. Oysa bu tür aksilikleri, sıkıntıları ve vatandaşın yaşamını zora ve sıkıntıya sokan hadiselerin sorumlusu KASKİ değil, yüklenici firmalardı.

Ama halkımız her nedense her fırsatta KASKİ’yi hedef haline getirmekten imtina etmiyor.

Başkan Görgel Genel Müdür Necati Çalık ve ekibine sahip çıkıyor. “Son dönemlerde gelmiş, koltuğuna oturmuş en deneyimli, en başarılı Genel Müdür Necati Bey’dir.” dedi ve noktayı koydu.

Gerçekten günün her saatinde şehrin dört bir yanında, sahada olan, sorunların çözümü için gecesini gündüzüne katan bir genel müdür vardı KASKİ’nin başında.

*

Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Fırat Görgel’i rahat buldum. Seçim kitapçığında yapmayı düşündüğü hedeflerinin yüzde 80’ini hayata geçirmiş, son durağın tramvay olduğunu da unutmamıştı.

Zaten göreve geldiği günden bu yana yaptıklarını, önem ve ağırlık verdiği altyapı çalışmalarını, hizmetlerini, projelerini (son olarak sanayi kavşağı) hayata geçirmenin huzuru içindeydi.

Bir özgüven vardı içinde. Her ne kadar saçları değirmende çalışanlar gibi bembeyaz olmuş olsa da, güçlü, hepsi de birbirinden kıymetli ekibi ile başarı hikayesi yazmaya devam ederken, bu yılın son günlerinde bir basın toplantısı ile kamuoyu önüne çıkacağını, şehre dair ne varsa yazılan başarı hikayesi, bunu vatandaşı ile paylaşacağını söyledi son olarak.

Yaklaşık 1,5 saatlik baş başa sohbetimiz için sayın Fırat Görgel’e teşekkür ediyorum.

  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol