Hani derler ya, son virajdayız, son düzlükteyiz, son çıkıştayız, o hesap, pazar günü sandık başındayız. 2 gün sonra…

Artık dananın kuyruğu mu, küçük kıyamet mi kopar, büyük kıyametin alametleri mi kendini gösterir, yoksa tusunami mi yaşanır, bilemem. Seçmenin, vatandaşın oyuna, tercihine herkes saygı duyacak. Yeter söz milletin deniliyorsa, ki öyledir, millete hizmet için yola çıkanlar, milletin efendisine, seçmenin tercihine boyun eğecek.

Peşin yazayım da maraza çıkmasın, oyuna gelmeyin, ama oyunuzu mutlaka kullanın.

Oy namus ise, ki öyle, herkes namusuna sahip çıksın!

*

Herkes aynı fikirde, görüşte; Bu seçimin diğer seçimlerden farklı tarafları var.

Mesela, dedikodu, söylenti, uydurma hiçbir dönemde bu derece yaygın olmadı! Fısıltı gazetesinin tirajı arttıkça artıyor. Buna yazılı basın da dahil. Dedikodular ayyuka çıkmış vaziyette. Olgular algılara yenik düşmüşken, nereden çıktığı bilinmez, sihirli biçimde çoğalan- zapt edilemez hale gelen dedikodular, kasetler, son dönemde siyasetin ana gündemi haline geldi.

İğrençlik tırmanışta, zirvede!

Zaten kirlenen siyasi dil, temizlenecek halde değilken, dedikodu, partilerin-ittifakların yıpratma silahına dönüştü, üslup çirkinleşti, ağzına biber (Maraş acı biberi olmazsa kabul etmem!) süreceğimiz insanlar siyasetçi diye ortalıkta cirit atıyor! Maşallah hepsi de birer kahraman, hepsi de birer milliyetçi kesildi başımıza.

*

Gıybet, asılsız iddialar, dedikodular siyasilerin malzemesi, günlük gıdası haline geldi. Böyle yaparsa, büyücülüğün muadili-eşdeğeri dedikoduyu ‘saldırı silahı’ olarak kullanan cehalet ne yapmaz? Gerçeğe değil, rakibini güçsüz kılmaya ihtiyaçları var bu çevrelerin.

Gıybet dinimizde günah! Ne diyordu Peygamber Efendimiz; ‘Gıybet edene ve dinleyen günahta ortaktır!’

Hadi gel de anlat bunu millete, siyasilere. Ve de seçmene…

Birkaç gün sonra seçime gidiyoruz. Savaşa değil. İtidal lütfen! Sağduyu, basiret. Bu süreçte ‘özgürlük’ aracı denen sosyal medya, yalanın yayılma aracına dönüştü. Mesela: Son dönemde ‘uzaktan kumandalı’ yeraltı dünyasına mensup kimileri, ahlâken sorunlu her dedikoduyu anlatıyor. Ve, inanma ihtiyacında olan her ‘mahalle’ kendi lehine dedikoduları doğru kabul edip, söylentilerin yayılmasında gönüllü oluyor.

Sokak ağzıyla canlı yayınlar, sokak diliyle adı sokak olsa da caddelerin göbeğinde sözüm ona vatandaşlarla röportajlar.

*

Şahsım şehrindeki partilere bakıyorum, temsilcilerini gözlemiyorum, kimse kimseyi beğenmiyor, herkes birbirine tepeden bakıyor, maşallah herkes  kahraman olunca, herkes madalyalı şehrin şampiyonu olunca, bize yer kalmıyor. Başı sıkışınca, işi düşünce basını hatırlayanlar, basının bir gün kendilerine de lazım olacağını bilseler iyi olacak diyorum da, bu şehrin ihya ve inşa edilmesi lazım, Hayrettin Güngör Başkan’dan başka çırpınan, kendini heba eden, uykuları haram eden yok.

Başkan sayın Güngör, seçimi değil, halkı düşünüyor. Geçici barınma merkezleri, çarşılar-işyerleri ile esnafın yaralarını sarmaya çalışırken, hiçbir şeye kulak asmıyor, dedikodulara, yazılanlara aldırmıyor, doğru bildiği işine odaklanmış halde, işine bakıyor.

Ama en çok da eleştirilen Hayrettin Başkan.

Evet dedikoduyu, siyasete ana malzeme yapmak son derece tehlikelidir, abartılı itaatkârlar ülkeyi, şehri önce duygusal, sonra fiziki olarak böler!

Bizim bölünmeye değil, birlik olmaya ihtiyacımız var. Seçimler bölünmenin, ayrışmanın, birbirini ötekileştirmenin ana sebebi olmasın, olmamalı da.

Seçimler olur, yaşanır ama gene biz, biz bize kalacağız!

*

Eline cep telefonunu alan, ya da klavyenin başına geçen markalarımızı, firmalarımızı linçe kalkışıyor. Teknoloji sayesinde şaşırtıcı ışık hızıyla yayılan dedikodular siyaseti-ülkeyi esir aldı. Bu söylentilerin konuşulmadığı tartışılmadığı gün- saat kalmadı!

Dedim ya, seçime gidiyoruz azizim, savaşa değil.

Bu şehirde kim daha çok milliyetçi, kim daha çok düşman, kim daha çok memleket-vatansever, belli değil. Batman çağıla karıştı derler ya, o hesap bizimkisi.

Seçimi kazanmak için sağduyu feda edildi.

*

Birbirimize çamur atmayı, iftira yüklemeyi bırakıp, Hz. Muhammed’in hadis-i şerifine bir kez daha kulak verelim; ‘Gıybet eden ve dinleyen günahta ortaktır!’ Gel de bunu ülkemizde anlat!

Psikolojik sorun olan dedikodudan, gıybetten vazgeçelim! İş insanlarımız, marka@firmalarımız, esnafımız bizim için kıymetli. Basın da öyle kuşkusuz!

Özetleyecek ve toparlayacak olursam; tek gerçek şu; ‘Başkalarının günahları sizi aziz yapmaz!’

Ne kadarsa o kadar!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol