Adem Mağralı, çapraz düşünceleri, çapraz hareketleri ve yorumları gibi gösterilse de, aslında dünya tatlısı, cesur yürek diyebileceğim, insancıl yanı her platforma ve zeminde ağır basan bir insan. Hamiyetsever, yardımsever, merhametli, sağduyulu ve hassasiyetleri kadar kırmızı çizgileri olan bir dost canlısı.

6 Şubat’taki büyük depremden sonra sayfasındaki paylaşımı görmüştüm. Ticaret ve Sanayi Odasını eleştiriyor muydu, göklere mi çıkartıyordu fark edemedim, sanıyorum o paylaşımı da sildi.

Tabi kendi tercihi, saygı duyarım. Sanki bir sitem, sanki bir kahır mektubu gibiydi yazdıkları.

İşte bunlardan biri; ‘Bana, iyi misin diye sormayın sakın! Çadır sorana yardım edemiyorsam, erzak sorana yardım edemiyorsam, kıyafet sorana yardım edemiyorsam, enkaz altındakilere bir şey yapamıyorsam, benim iş insanım bağ’da rahat duruyorsa, protokolün renkli montlarını giyip hiçbir şey yapmadığı halde ‘yanınızdayız’ diyorsa, iyi değilim.

İnsanlara ‘var’ diyerek iyi olmak istiyorum. Ben, biz birlikte güçlüyüz derken slogan olsun diye demedim, birlik olalım diye dedim. Fakat ne yazık ki beceremedik birlik olmayı…’

*

Mesele birlik olmaksa, yaraları birlikte sarmaksa, eyvallah… Bu meselede duyarlılık ve hassasiyet gösteren vakıflar, dernekler, hayır kurumları yardım için, acıları azaltmak için, insanların dertlerine ortak olmak için adeta seferberlik ilan ettiler. Onlara müteşekkiriz.

Bu arada gördüm ki, bazı bağnaz, yobaz, kendini bir partiye morfinlemiş beyin takımında arıza oluşmuş kimseler, kendilerinden olmayan partilerin, dernek, vakıf ve hayır kurumlarının ekmeğini bırakın yemeyi, suyunu bile içmekten imtina ettiler.

İdrak yollarında arıza olanlar bunlar. Aklını, beynini, düşüncesini satılığa çıkartmış, ya da kiraya vermiş cahil cühela takımı.

İnsan yanında olmanın, acıları paylaşmanın, yoksula, garibana, düşküne ve mağdura yardım etmenin dini, ırkı olamaz. Partisi de.

Çünkü deprem can alırken zengin, gariban, fakir, X partili, Z partili dinlemedi. Demek fay hattı bazı beyinleri de tahrif etmiş, yıkıp geçmiş!

Gittim, baktım ve gördüm, zengin-fakir, işçi-patron, memur-amir aynı ateşte ısınıyordu.

*

Sorduklarında ‘iyiyim, iyiyiz!’ demek adet olmuş. Biz geleneklerine bağlı, tevekküle sığınan, kadere inanan insanlarız. Dostlar arıyor, rastladıklarında ise; ‘Ailede, birinci derecede yakınlarınızda can kaybı var mı?’ diye sorduklarında inanın çoğu zaman yıkılan evimizi, işyerimizi, sönen ocakları, geleceğe dair kaygıları sürüyoruz öne.

Yaşadığımıza göre iyiyiz demek ki. Hayattayız ya, malın, son model arabanın, lüks cep telefonunun, bağın-bahçenin, hanın hamamın, markalı kıyafetlerin ne önemi var! Canımız sağ ya, o yetiyor bize.

Allah’a şükrediyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol