Bilinen darb-ı meseldir, eski defterleri karıştırırmış. Lanetli topluluk, İsrail kafası-zihniyeti, Filistin’de masum yavruları, kadınları vururken, dünya seyrediyor. 3. dünya savaşı çıkar mı, Allah korusun!
Kendine yeni yerleşim ve oyun alanları açmak için, arkasına aldığı ABD ile tüm Müslüman ülkelere saldırıyor, adeta meydan okuyor. Şerefsiz kavim!
*
Her dönemde, ister iktidar olsun, ister muhalefet, isterseniz buna yerel yönetimleri (Hadi içinde Maraş da olsun, tadından yenmesin!) fark etmiyor ve sistem hiç değişmiyor, trol ordusunun algılarıyla, iftira ve dedikodularla yürüyor bu şehir.
Bir de hamdolsun, inşallah, maşallah ayağı var bu işin!
Biri çamur atarken, karşı taraf savunmaya geçiyor, algıları ve iddiaları çürütmek istercesine kendini avukat yerine koyuyor, siyasetten ve ticaretten beslenme adına gerekli desteği göremeyenler, kendini eşi menendi bulunmaz kişi, siyasetçi, gazeteci yerine koyan ceberrut takımı, yani çapulcular, zehir zemberek bir şeyler karalıyor, kırıcı paylaşımlarda bulunuyor, aklı sıra kamuoyu oluşturmaya çalışıyor, arakasından ‘Bakın, ben bur dayım haaa! Attığınız adıma dikkat edin, yoksa sizi ham ederim!’ tavırlarıyla gözdağı veriyor sağa sola aklı sıra. Bunu yaparken de birkaç kişiyi o cenahtan ayrı tutuyor. Beli ki o cenah kendini besliyor, zaten besili danalara dönmüş haliyle kendi karakterini ele veriyor.
*
İsrail, yani Yahudi milleti lanetli bir topluluk. Her Yahudi zihniyetli birilerinin arkasında birileri mutlaka çıkıyor. Bu İrlanda’lı oluyor, bu Rus tohumu oluyor bu haysiysetsizin önde gideni oluyor, kendini su katılmamış süt yerine koyup, başkalarının bir yerlerden beslendiğini ileri sürüyor.
Kendini görsen, kurbanda danaya girsen 5 aileye yeter! Pay bile dağıtsan öteki bayrama eti kalacak.
*
Her kurumun, her kesimin birer kriptosu, bir değil, birkaç tane gizli kasası mevcut. Para orada döner, patron da havuza kimlerin ne kadar akıttığından haberi olur akşamları. Her kasanın müşterisi ayrı. Her kurumda birer havuz vardır, bazı havuzlar zemzem ile doludur, bazıları da bulanık sularla. Ve bu havuzlar hiç boş kalmaz, akmasa da damlar ve fakat bu havuzlardan beslenen, suyundan içen birileri mutlaka çıkar!
İçtiği halde doymayanlar da çıkarsa, ki mutlaka vardır, çemkirirler, tehdit ederler, parmak sallarlar, iddia, iftira ve dedikodulardan oluşan yumağı ortaya atarlar, gözdağı verirler akılları sıra, siyasete, ticarete ve medyaya ayar vermeye kalkışırlar.
Kendi ayarına bakmadan!
*
Dedim ya, ulusalı bırakın, bir kenara koyun onları, görmeyin, duymayın hatta. Kendi şehrinizdeki trol ordusuna dikkat edin! Cep telefonu ile çektiği videolar, omuzuna dayadıkları kameralar, bilgisayarlarındaki klavyeler birer silah gibi üzerinde iken, bir İran’a saldır, bir Suriye’ye, bir Yemen’e, eee, sıra kimde, nerede?
Tabi ki hedef Türkiye. Allah muhafaza!
*
Teşkilatlar yerel yönetimlerle barışık değil, görüntü verseler de samimiyet yok içinde bir gram olsun, eh ileriye dönük beklentiler hırsın önüne geçince, ne siyasi, ne ticari, ne gazetecilik ahlakı kaldı. Yahudi taktiği gibi, eski defterleri karıştırarak, aynı yemeği ısıtıp ısıtıp sofraya getirenlerin amacının, niyetinin, aklından geçenin ne olduğunu herkes biliyor da, belki de söylemek, yazdırmak, açıklamak için zamanını kolluyor olabilirler. Keser ve sap meselesi belki de.
Çünkü gavur Müslüman birbirine karıştı, iç içe yaşıyorlar. At izi, it izi örneği.
*
Demem o ki, bizi yıpratmak, bizi itibarsızlaştırmak için İsrail’e, İrlanda’lıya, Rus’a, Amerikalıya gerek yok. Biz bize yetiyoruz hamdolsun, çok şükür, inşallah, maşallah!
Bir şeyler anlatmaya çalıştım, imalı kelimeler, cümleler kullandım ya… Siz bu yazıdan ne anladınız bilemiyorum da, ben bir şey anlamadım!