Gönül Yazar değil herhalde! Ticaret Lisesini zar zor bitiren bendeniz, zaman zaman kendime kızıyorum, ‘Oğlum, hangi akla hizmet ettin de üniversiteye gitmedin! Okusaydın, belki profesör olurdun!’
Biliyorlar ki benden bir cacık olmaz, hele profesör asla! Sonra, şahsım şehrinde siyasete damgasını vuran 2 değerli profesör varken, benim kalkıp da nazire yapar gibi, karşı çıkar gibi, nispet yapar gibi profesörlüğe soyunmam şık düşmez, bana yakışmazdı.
*
Üniversiteler bilim yuvası. Akademik çalışmaların merkezi. Ama her il’e, her ilçeye, bakkal dükkânı, ölmüş tavuk dürümü dükkânı açar gibi üniversite açmak ne kadar akıl işi, bu tartışılır.
Kimisi ihtiyaçtan, kimisi siyasi nedenlerle, sırf vatandaşın gazını ve oyunu almak için açılmış, akademik çalışma zaten yok, ilim-bilimden uzak, bırak Türkiye genelini, çevresindeki iller üniversiteler arasında bile listeye, sıraya giremeyecek kadar yetersiz eğitim kurumları, bugün israftan öteye gidemediler.
Endüstriyel projeden uzak. Tek bir patent, tasarım başvuruları yok, TÜBİTAK bursundan yararlanma ihtiyacı duymamış, AR-GE çalışması sıfır, hepsini geç tim çoğunun uluslararası yayını yok.
Ne bir etkinlik, ne uluslararası bir sosyal sorumluluk projesi. Hele şimdi yok Filistin, yok aşure ayında aşure etkinliği, yok müzik şöleni, bilmem kimi anma programı, yok üniversitemizde doluluk oranı yüzde yüze yaklaştı, yok mezuniyet töreni, yok KPSS sınavı için öğrencileri bilgilendirme…
*
Rektörler… Hangi kıstasa göre rektör olmuşlar, atanmışlar, tartışmaya açık. O sorunun cevabı başlı başına can acıtıcı. Bunu bilmeyen mi var?
Bizim partiden olsun da, kariyeri, camia içindeki karşılığı önemli değil. Şimdi kalkıp isim yazsam, eleştirinin dozunu artırsam, maraza çıkacak, bazı dostlarımız alınganlık gösterecek, sitem edecek.
Üniversiteler, rektörler öyle veya böyle de öğrencilerin durumu farklı mı, alakası yok. Tornavida tutmayan mimar, hayatında harcı, priketi, çimentoyu görmemişler inşaat mühendisi olup, sonra da belediye başkanı oluyor ülkede.
Gerçi şimdi mühendis olmak kolay. Git Kıbrıs’a, git Ukrayna’ya, bastır parayı bul karayı, pardon al diplomayı. Eğitim kalitesi çok da önemli değil, üniversite mezunu oldun ya, ona bak! Üfürükten diploma da olsa, neticede üniversite mezunusun. ‘Oğlumuz üniversite mezunu, şu kızı verin bize!’ diye hava atabilirsiniz artık!
*
Ve ne hazindir ki, ülkemizde üniversite mezunu işsiz oranı, lise mezunu işsiz oranını geçti.
Çarşıya-pazara git, domates hıyar satan üniversite mezunu iş bulamayan işsizler var. Atama bekleyenleri es geçiyorum da, üfürükten diplomalara sahip milyonlarca genç boş boş oturuyor, iş arıyor. Bulursa sevinecek, evlenecek, çoluk çocuğa karışacak. Ama şu ekonomik ortamda nafile.
Aynı şekilde üniversite sayısının artmasıyla aşırı derecede akademisyen enflasyonu da oluşuyor. Ki hepsi birbiriyle ilintili. Televizyona çıkıp iki kelimeyi bir araya getiremeyen profesör ünvanlı insanları dinlerseniz anlarsınız siz de.
Artık içinizden ne geçiyor, bilemem.