2025-05-29 07:54:07

Tuttuğun balığa yem verir misin?

Mehmet FİSKECİ

mfiskeci_kimlik@hotmail.com 29 Mayıs 2025, 07:54

Ülkenin olduğu kadar, kadim şehrimin gündemi yoğun ve yorucu. Hadi son yazacağımı baştan yazayım da maraza çıkmasın, Trabzon Bulvarı üzerinde, TOKİ, Emlak Konut ve EPP tarafınca yapılan konutların ve altındaki dükkanların kimsenin hoşuna gitmediğini, kimsenin beğenmediğini ve herkesin eleştirdiğini belirtmeden geçemeyeceğim.

Yapacak bir şey yok. Yıkıp yeniden inşa edilecek hali yok. Yok da, depremi, yeni yapılaşmayı fırsata çeviremedik. Yollar, ara sokaklar yine dar, evlerin rengi bile insanın içini karartıyor, dükkanlar ancak çayhane, ölmüş tavuk dürümü dükkânı ya da telefonculara yarayacak kadar küçük mü küçük!

Arasında bir umumi tuvalet bile yok!

Başlıktaki soruyu takıldınız tabi de yeniden hatırlatayım, siz tutuğunuz balığa yem verir misiniz! Verirseniz size ne derler, balık size ne der en önemlisi. ‘Kafayı mı yedin oğlum sen!’ demez mi?

*

Geçen hafta içinde, bir özel hastanede çalışan bir kadına menfur saldırı yapıldı. Hastanenin kim ve kadının adının ne olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı. Rabbim rahmet eylesin!

Tabi saldırı sonucu hayatını kaybeden kadın için meslek örgütü hastanelerden saldırıyı kınayan açıklamalar yapıldı. Doğru olan buydu. Fakat olan çocuklu kadına oldu, yaşamdan koptu ve eski eşi de tutuklandı.

Kınama kadar endişeler yazıldı, konuşuldu günlerce.

O pompalı silah içeriye nasıl giriyordu? Kapıdaki güvenlik ne işe yarıyordu. Bir güvenlik zaafiyeti olduğu kesin de, eski eşini öldürmeyi kafasına koyan katilin elini kolunu sallayarak, köy kahvesine girer gibi girmesine kimse bir anlam veremezken, hastane yetkilileri herhalde bundan sonra daha ciddi önlemlere baş vuracaklar!

Başlıkta dedim ya, bir can gittikten sonra alınan tedbirler, yani tutulan balığa yem vermeye benziyordu.

*

Kullandığımız bilgisayar zaman zaman bizi sıkıntıya soktuğunda, yavaşladığında, hatalara sebebiyet verdiğinde, götürdüğümüz bilgisayarcıların söylediği ilk şey; ‘Abi format atmamız lazım!’ olurdu.

Elektronik cihaz kadar kurumlara, siyasi partilere da format atılmalı mı? yavaşlayan, lay-lomla vakit öldüren, cicim ayları kıvamında hizmet ürettiklerini zanneden belediyelere, haliyle seçilmiş başkanlarına da format atılacak, hazır olun!

İktidar ‘yerel yönetimlere yeni düzen’ açıklaması yapınca, çoğunun kafası karıştı. Soru işaretleri arttıkça artmış. Tabi Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu açıklaması, sadece iktidarı değil, tüm siyasi partileri de yakından ilgilendiriyor.

En çok da koltuğu dolduran veya dolduramayan belediye başkanlarını, yardımcılarını, en çok da belediye meclis üyelerini…

Belki de istedikleri gibi, istedikleri zamanda, meydanı boş bulup istedikleri gibi at oynatamayacaklar.

*

Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, partisinin gurup konuşmasında, yeni bir belediye statüsüne ihtiyaç duyduğunu, yetki paylaşımının gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, vali ve kaymakamların görevlerinin daha aktif hale getirilmesini istiyordu.

Biraz da gözdağı demeyeyim de uyarı niteliğindeki şu sözleri anlamlıydı, ‘Yetkilerin netleştirilmesi, bu görevi yerine getirmeyenlere zorlayıcı veya devredici düzenlemeler yapılması şarttır!’

Bunun özeti şuydu mealen; ya yaparsınız, ya gidersiniz!

*

Yazı biraz uzayacak ama osun, size bir soru; Ölü taklidi yapmak işe yarar mı? Ne alaka, ne ölüsü, ne dirisi diyeceksiniz de soru işte!

Bazı canlılar, bir kavgada, bir savaşta ölü taklidi yaparlar ve hayatta kalmayı başarırlar. Çünkü hiçbir canlı ölüden korkmaz, ölüyü öldürmek için uğraş vermez, ölünün de etini yemez! Ölü taklidi yap, yaşama tutun, hayatta kal! Hiçbir canlı ölü eti yemediği için, bazıları kurnazlık eder, ölü taklidi yapar. Hayatta kalmak için, canını kurtarmak için, yaşamını idame ettirmek için. Ölü eti neden yenmez bilirsiniz!

Mundar der çıkarız! Bırakın akıl ve ruh sağlığını, beden sağlığını da ciddi ciddi sıkıntıya sokarken, kim yanaşır mundar ete?

*

Geçenlerde yol meselesine değindim, merkez ile Çağlayancerit arasındaki 14 km. yolun bitirilip bitirilmediğini tartışmaya açmış, arkasının gelmediğini, merkez-Çağlayancerit arası yolun ne zaman tamamlanacağını sormuştum. ‘Bu yol bizim namusumuz!’ demişler, fakat dedikleriyle kalınmıştı.

Sormuştuk, medeniyet dediğimiz, bildiğimiz yol için. Ilıca yolunu niye bitiremediniz? Şayet Ilıca Gaziantep’e bağlı bir mahalle olsaydı, üç şeritli otoban yaparlardı. Viyadükler, tüneller açarlar, ulaşıma güven ve sürat kazandırırlardı.

Ama biz, tuttuğumuz balığa yem verince mesele bitiyor, çözülüyor sanıyoruz, bununla avunuyor, iftihar ediyoruz!

Kazın ayağı öyle değil işte!

NOT: Pazartesi’yi bekleyin. Belediyelerdeki ahtapotlar ve kolları…