2025-10-23 06:14:21

Sonra ödersin abi

Mehmet FİSKECİ

mfiskeci_kimlik@hotmail.com 23 Ekim 2025, 06:14

Geçen gün bir yufkacı dükkânına girdim. Tezgâhın arkasında 13-14 yaşlarında, mahcup bakışlı bir delikanlı var; ‘3 yufka verir misin?’ dedim.

Genç, yufkaları tek tek toparladı, büyük bir özenle paketledi ve bana uzattı. Ben de kredi kartımı... ‘Abi, post cihazımız çalışmıyor.’ dedi gülümseyerek. Cebimde nakit yoktu. ‘Öyleyse kalsın.’ dedim.

Ama o, hiç tereddüt etmeden, ‘Olur mu abi, sen yufkanı al; yolun bu taraf düştüğünde ödersin.’ deyince bir an duraksadım. İçimde hem şaşkınlık hem de garip bir sevinç belirdi.

Teşekkür ettim, yufkalarımı aldım ve çıktım. Ertesi gün borcumu ödemeye gittim. Genç gayet doğal; ‘Hiç acelesi yoktu abi, zahmet etmişsin.’ demez mi?

İşte o an düşündüm; Bu şehirde hâlâ güvenin, vicdanın ve esnaf terbiyesinin yaşadığını…

Yukarıda okuduğunuz bir vatandaşın dilinden. Yer; Gaziantep…

*

Eskiden çarşıya, pazara gitseniz, bakkaldan bir şey alıp paranız çıkışmasa kimse sizi geri çevirmezdi. Kimsenin gururu kırılmaz, kimse eli boş gönderilmezdi.

‘Sonra ödersin!’ denir, dükkândan gönül rahatlığıyla çıkardınız.

Esnafın sözü senetti, müşterinin sözü de. Bugünse büyük marketlerin soğuk koridorlarında, tek kuruşunuz eksik olsa malı bırakır, eli boş çıkarsınız.

Sistem başka; ‘para peşin, kırmızı meşin.’

Ama o gün, o yufkacı dükkânında, o gencin cümlesiyle içime bir sıcaklık doldu:

‘Sonra ödersin abi.’ Bir yufkadan fazlasıyla döndüm dükkândan.

Biraz umut, biraz huzur ve eskiden kalma güzel günlerin kokusuyla, o genç bana unuttuğumuz, özlediğim Antep’imi hatırlattı.

İyi ki hâlâ bu şehirde güveni yaşatan insanlar var. Helal olsun seni yetiştiren babaya, sana o tezgâhı emanet eden ustaya.

*

Bu hadise, Gaziantepli bir vatandaşın bizzat yaşadığı olaydan bir aktarma, kesit iken, bir de benden dinleyin; Yaklaşık 55 yıl önce. Yeni evliyim, 2 kızım daha küçükler. 3 ve 5. Bir vesileyle eşim ve çocuklarımla Antep’e gittik. Gezdik, yedik-içtik, derken Maraş’a dönüş vakti için garaja geldik.

O vakitler, Maraş’ta Aras ve Çalışkan garajları vardı. Ve dolmuşlar 1 lira idi. Biz de dönüş için sadece cebimizde 2 lira bıraktık. Başka param yok. Dolmuşun kalkmasına daha vakit varmış,  garaj kenarında vakit geçirmeye, dükkânları dolaşmaya başladık. Oyalanıyoruz ya, eşim girdiği bir dükkânda bir şeyler beğendi, almak istedi, yavaşça uyardım; ‘Ne yapıyorsun, cebimizde sadece gidiş için 2 lira var, bırak!’ dedim.

Esnafa, Maraşlı olduğumuzu, buraya bir iş için geldiğimizi, cebimizde sadece gidiş dolmuş parası olduğunu, eşimin beğendiklerini alamayacağımızı söylediğimde, o babacan tavırlı esnaf, ‘Olur mu, alın, yine bir gün geldiğinizde ödersiniz!’ demez mi?

Bir tuhaf, bir mahcup oldum. Ben adamı tanımıyorum, o bizi tanımıyor. Halimize baktı, anladı herhalde ki, güvendi de, olsa eşimin beğendiklerini paket yaptı, verdi bize, alıp Maraş’a döndük.

*

Hemen olmasa da, bir müddet sonra Antep’e gittiğimde kaç paraydı borcumuz bilmiyorum, gidip ödedim ve Antep esnafının ticari ahlakına, insana olan güven duygusuna imrendim, gıpta ettim, hayran kaldım.

Bizim Maraş’ın esnafı olsa aynı güven duygusunu yaşatmaz, ‘paran olduğunda gelir alırsın!’ der, örneğin tezgâhın başında bir malı görmek-beğenmek istediğinde, ‘almayacaksan indirmeyim!’ gibi kendini yormayan, müşteriye eyvallahı olmayan tavırlarına çok şahit olan birisi olarak, Antep esnafının güven bilincini her fırsatta anlattım dostlarıma.

Bu duyguyla, bu bilinçle her fırsatta ticareten ve siyaseten kazanan şehir olmuştur Antep.

*

Bugün günümüzde, biz ne yaşıyorsan güven kaybından. Öyle bir zamana geldik ki, patron işçisine, işçisi patronuna, karı kocaya, evlat babaya, çırak ustaya, öğrenci öğretmenine, son yıllarda seçmen oy verdiği siyasetçiye, vatandaş seçtiği başkana güvenmiyor, sonra da sanki kendisi o mahallenin adamı, o takımın oyuncusu değilmiş gibi küfrediyor, hakaret ediyor.

Oy veren sensin, seçen sensin!

Biz birbirimize sadece sevgiyi, saygıyı değil, kul hakkını, Allah korkusunu da yitirdik ve en önemlisi birbirimize olan güveni de yitirdik. Hele hele depremden sonra merhameti, vicdanı da enkazla birlikte uzaklara gönderdik. Ondan iflah olmuyor, iki yakamız bir araya gelmiyor.

Ne siyasette, ne ticarette…

Acımasız, fırsatçı toplum olup çıktık vesselam!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.