Bu yazıyı yazmak, bakanlık koltuğuna otururken, “Ticaret ile ihracatın artması ve refah düzeyinin yükselmesi için elimden geleni yapacağım!” iddiası ile Ticaret bakanlığına getirilen, ülkenin değil, ancak kendi ticaretini artıran Ruhsar Pekcan’ın görevden alınması üzerine aklıma düştü.
Kocasıyla kurduğu şirket üzerinden bakanlığa bilmem kaç milyon dolarlık dezenfektan sattığı ve kar ettiği gündeme gelince, ‘tamam…’ dedim. ‘Bir insan ancak bu kadar kendi bindiği dalı keser!’
Bu haberin gün yüzüne çıkarılmasında, CHP Milletvekili sayın Ali Öztunç’un payı büyük. O bakımdan atom karıncamızı, CHP Genel Başkan Yardımcısı sayın Ali Öztunç’u tebrik ediyorum.
*
Dedikten sonra geldik fasulyenin nimetine…
Marketlerden alışveriş yaparken, ürünlerin son kullanma tarihine bakarsınız mecburen. Çünkü, son kullanma tarihi geçen ürünleri her ne kadar market sahipleri raflardan indirmiş olsalar da, bizler ürün alırken kontrol etmeden sepetlere koymayız. Zira son kullanma tarihi geçen ürünler, kullanıldığında sağlığımıza zarar verir. Ya kokmuştur, ya küflenmiştir, ya da başka zararlı kimyasallar içermeye doğru meyletmiştir.
Bir mağazaya giriyorsunuz, üzerinize bir şeyler alacaksınız. Mağazanın vitrini harika tasarlanmış, bol ışıklı, dizayn mükemmel. Lakin alacağınız ürünlerin modası geçmiş. Tamamı ıskarta, tamamı ihraç fazlası. Oysa ürünbazında yenilenemeyen vitrinlerin müşterisi olmaz! Günümüz yenilik çağı. İnsanlar modayı takip ediyor artık. Marka sever olduk. En garibanımız bile markalı ürün kullanıyor. Her ne kadar ekonominin darboğaz yaşadığı, piyasanın yangın yerine döndüğü, insanların alım gücünün zayıfladığı günümüzde, her müşterinin mağazası da belli, adresi de. Kimisi gider tablacıdan, ucuzcudan, ya köylü pazarından, ya ara sokaktaki dükkanlardan ihtiyacını giderenler kadar, hali vakti yerinde olup da lüks ve pahalı mağazaları, markaları tercih edenler de çıkmıyor, olmuyor değil.
*
Bu kadar laftan sonra lafı nereye getireceğimi az çok tahmin etmişsinizdir. Laf kalabalığını, laf salatasını sevmesem de, yazıya, ana meseleye giriş için bazen gerekiyor ayrıntılar.
Çünkü gerçekler ayrıntıda gizli.
Size desem ki, siyasette ömrünü tamamlamış, gitme vakti gelmiş siyasetçiler, belediye başkanları var mı?
Bırakın raf ömrünü tamamlamayı, bırakın ıskartaya çıkmayı, bırakın ihraç fazlası ürünler arasında yer almayı, ağzı bozuk şarkılar yazan Gülşen bile duysa sizi, kim bilir neler yazar neler, sizi gidi sizi iyi adamlar.
*
Günümüz artık inovasyon çağı. Yeniliğe ışık tutma, yeniliklere yelken açma, yeniliklere zaman ayırma ve zemin hazırlama asrına girdik. Çok eski olmasa bile, ağzı bozuk, küfürbaz, en yakınlarına bile ağza alınmayacak küfürler, hakaretler savuran çapsız, ruhsuz, heyecansız başkanların raf ömürleri tamamlandığı gibi, artık raflardan indirilme vakti de geldi, geçiyor bile.
Adam kokmaya başlamış.
Adam küflenmeye başlamış.
Adam ağzı bozuk şarkılar söylüyor sürekli.
Çünkü adamın miadı daha bitmeden doldu da, gidip halkına sorun bakalım, ‘memnun musunuz?!’ diye. Alacağınız cevabı aslında siz de biliyorsunuz da, yapacak bir şey yok.
Ama kendine baksan, havasından, çalımından geçilmiyor. Sorsan memleketi kurtardı, bulunduğu yeri ihya etti… Oysa zavallının önde gideni.
*
Halkına hiçbir hizmet vermediği, (veremediği) gibi, en yakınlarını bile defterden silen, başka partilere gitmesine zemin hazırlayan, insanları küstüren, makamından kovan, telefonda ana avrat dümdüz giden çapsız, ehliyetsiz, liyakatsiz insanlar da kendilerine ‘başkanım’ dedirtiyor ya, insanın zoruna o gidiyor işte.
Adam sanki kral, sanki padişah!
Ukala, küstah, pavyon fedaisi tipli, sokak ağzı ile konuşan, insanları küstüren, partiden soğutan, en yakınlarının bile başka partilere gitmelerine zemin hazırlayan ruhunu yitirmiş, heyecandan zaten eser yok da, basın dahil herkese kapılarını kapatmış vitrini bozuk, vizyon yoksunu bu adamalara başkan değil, şaklaban dense yeridir bence.
Bereket versin bizim memlekette böyle karaktersiz, böyle tıynetsiz, böyle çapsız, böyle özgül ağırlığı sıfır adamlar yok da, insanın içi rahat ediyor!
Vay o başkan kılıklı soytarıların ahalisine, halkına, vatandaşına…