Bu başlığı laf olsun diye atmadım. Aşağıda okuyacağınız yazının ana konusunu kime anlatsam, bu başlığı kullanmamı tavsiye ederdi. Eh, biz de halkın sesi, gözü kulağıyız ya, elçiyiz nihayetinde, elçiye de zeval olmayacağına göre soruyu geçerli sayıyorum! Ha, beğenmeyen de çıkarsa, (iktidarı ile muhalefeti ile) çok da umurumda olmadıklarını hatırlatmak isterim!
Siyasiler denilince, madem dedik önce belediye başkanlarından başlayalım, merkezde Fırat Görgel ve Hanifi Toptaş, maşallahları var, (her ikisi de önüne top yuvarlasanız 90’a takarlar) yerel basında ve ulusal televizyon kanalarında görünmedikleri gün yok. İcraat adamı ikisi de. Marifet iltifata tabiyse, övgüyü de, takdiri de hak ediyorlar, hakkını veriyorlar, çalışıyor, üretiyor, haliyle gündemde kalmayı başarıyorlar. Tabi gündemde kalmak başarı hikâyeleri yazmakla olur. Yoksa gazozuna kimse ne haber yapar, ne adını anar!
Eh, merkezde başarı hikâyeleri yazmak da Fırat Görgel ile Hanifi Toptaş’ın işi olduğuna göre, suyu bulandırmadan, meseleyi sulandırmadan yazıya devam edelim.
*
Fuarda ve bir iki açılışta boy gösterme dışında sahada, özellikle esnaf içinde olamayan siyasilerin şehre dair düşünceleri kamuoyu dilinde daha çok dolaşır, toplu taşıma araçlarında (söylenenleri bir duysalar, ertesi günü gider istifalarını verirler!) tartışma konusu olurken, dikkat ediyorum, ulusal görsel basın ve mahalli basında yoklar.
Görsel basınında yer aldıklarını görmüyoruz. Tüm Türkiye izliyor, Avrupa izliyor, fakat iktidarın temsilcileri yokları oynuyorlar. Gitmiyorlar da, haberlerde de yoklar. Gitseler millete ne anlatacaklar.
Yakınlarını sağ sola yerleştirmekten başka marifetleri olmayan siyasilerin şehre ne kazandırdıkları kamuoyunda tartışılıyor. İşe ihtiyacı olanlar açıkta gezer, bazıları atama beklerken, Ankara’da dayısı olanlar bakıyorsunuz merkezde en güzide koltukları işgal etmişler.
*
Memleketini bitirdiği gibi kendini de bitiren, kendi ilçesinde dahi sevilip sayılmayan Mevlüt Kurt, mahalli seçimde adaylığını açıklayan, Elbistan’ın sevilen siması, işadamı Abdullah Yener’in belediye başkanı olmaması için bütün enerjisini harcadı, kardeşi Ahmet Yener’i Halk Sağlığı Müdürlüğünden aldırıp, Yener ailesine mobing uygularken, ilçesinde yönetimin paramparça olmasının önüne geçemedi. Haber yaptıklarımızla konuştuğumuzda, Mevlüt Kurt’un partiye büyük zarar verdiğini, ilçesini bitirdiğini söylediler.
*
Siyasetin abisi olmayı bir türlü beceremeyen, yerel yönetimden ve teşkilattan kopuk bir anlayış sergileyen Prof. Dr. Vahit Kirişçi, fuarda bir iki canlı yayın, sahada ise yok, ulusal, yani görsel televizyon kanallarına sırtını dönmüş ya da dönüşe mecbur bırakılmış siyasi zihniyeti, halkın gözünden iyice düşürmeye yetti.
*
Merkezin milletvekili, insanların rahatça ulaşabileceği olarak bildiğimiz Ömer Oruç Bilal Debgici ise yasaklı siyasiler arasında yer almış. Ne yerel basında var, ne görsel ulusal basında. Sanki halka inmekten, basın ile bir araya gelmekten korkar halleri var. Şehri ve şehrin değerlerini sahiplenme noktasında sınıfta kalınca, zaten yok hükmünde olan diğerleri aynı güzergâhı tercih ettiler.
Ha varlıkları, ha yoklukları, fark edilen sadece muhalif milletvekilleri. Bir Zuhal Karakoç Dora kelebek gibi, daldan dala konuyor, gitmedik yer, sıkmadık el bırakmıyor, topuklu ayakkabı da giyse evlere girmekten yüksünmüyor. Teşkilatla iç içe, halk zaten yanında, o da halkın yanında.
Ali Öztunç desen performansından bir şey kaybetmemiş. Her ne kadar haberlerde ve köşe yazılarında ‘atom karınca’ ünvanı çok geçmese de, en aktif siyasetçi profilini koruyor.
Mecliste sesi en çok çıkan milletvekillerinden olan İrfan Karatutlu, açılışları, düğünleri, ihmal etmiyor, varlığını hissettiriyor az da olsa.
Yazı uzadı, kısa kesiyorum, ki Aydın havası (Aydın abası) osun!