Müzik kanalı (TRT nağme), milli maçlar ve belgeseli dışında izlemediğim TRT’ye gıcığım. Haberlerinden tat almam, zamanımı harcamam, yansız ve doğru haber için başka kanallar arasında gezinirken, TRT nağme’yi açtığımda en çok da şehnaz buselik makamındaki şarkıları dinler, yerim müsait ise eşlik de ederim.
Sesimin güzel, özellikle Türk Sanat Musikisine yatkın olduğunu dostlarım söylerler sağ olsunlar!
Şehnaz, Farsça kökenli bir kelime. Aynı zamanda bir kadın ismi. Çok nazlı, nazlı ve güzel manasına da geliyor.
Buse ise biliyorsunuz, öpücük demek. Şehnaz buselik, bir musiki makamı. Türk Sanat Müziğine meyli olanlar bilirler, dinlemişlerdir.
Tamam da, şimdi müzik ne alaka?
*
Peki, peki meseleye geliyorum. Hafta başında, kıymetli meslektaşım Yener Atlı köşe yazısında, canı her sıkıldıkça, ya da nereden icap ediyorsa her defasında, sanki Çarşıbaşı’nı yol etmiş gibi, ünvanı, etiketi olmayan Saliha Erdem isimli bayanı ‘zor zamanlarda aile olmak!’ konulu konuşma yapması için davet ediliyor.
Aile kavramı kuşkusuz önemli. Toplumu ayakta tutan en önemli unsur. Çatırdayan, geçim sıkıntısı çeken, psikolojisi bozulup yaşamdan nefret eder hale gelen aileleri moral ve motivasyon açısından ayakta tutmaya çalışmak yeterli mi? İnsanlar geçim sıkıntısı içinde, aşını, işini kaybetmiş kimseler yarına dair kaygılar taşır, günlerini geçirirken, bu bayanın torpili nereden geliyor?
Her gelişinde ne kadar para (hediyeler hariç) harcanıyor?
*
Yücel Arzen Hacıoğulları. 28. dönem AK Parti İstanbul milletvekili. O da geçenlerde konser vermek üzere geldi şahsım şehrine. Önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör zamanında, ki o zaman milletvekili değildi, konser için davet edilmişti.
Tabi yalnız gelmiyorlar. Bu ekip işi. Pahalıya patlasa da, malın iyisi ucuz misali, pahalı kalite demek arkadaşlara göre.
Ulaşımı, konaklaması, hediyeleri derken, her gelişleri herhalde bir 500 bin lirayı buluyordur kaba hesap. Babası hayrına gelip şarkı söylemedi herhalde.
*
Tamam, depremden çıktık, moral yıkık. Travmayı henüz atlatamadık ama kala kala milletvekilinin şarkılarına mı kaldı bu şehir? Ha, Allah rızası için geliyorsa, başımızın üstünde yeri var.
Yener Atlı’nın dediği gibi, dondurma muhteşem, fıstık ezmesi harika, baklava-börek yeme de yanında yat, tarhana desen canı çekmeyen yok da, madem vatandaşa konser vereceksiniz, yerelde Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziğini icra eden dernekler, güçlü isimler, sesler varken, yazık ve günah!
Benim paramı niye çar-çur ediyorsunuz arkadaşlar!
Diyorum ya, Allah rızası için, bedava geliyorsa, moral ve motivasyonumuzu yüksek tutmak için hayır işliyorsa, buyursun gelsin!
Amma ve lakin, kimse kimseye bu devirde bedava öpücük bile vermezken, sayın vekil de gitsin mecliste oy verdiği insanlar için mücadele versin!
*
Gelelim basın için ayrılan TOKİ konutlarına. Biz istedikçe, yazınca, gündeme getirince kıymete bindi. Deprem öncesi basın mensupları için Şairler Tepesi atındaki konutlar basın camiası için yapılmış, bunun için protokol bile imzalanmış, TOKİ ile sözleşme bile yapılmıştı. Bu sözleşmeden, bu basın evlerinin gazetecilere verileceğini sağır sultan duymuşken, kala kala 124 konutu da elimizden almak için sanki çaba veriliyor.
Kimse bedava istemiyor, sadaka da istemiyor. Ayrıcalık da istemiyor. Vatandaşa neyse, basın mensupları da aynı imkan ve şartlarda ev sahibi olmak istiyor. Suç mu, günah mı?
*
Bu sözleşmeden, bu projeye önderlik eden sayın Mahir Ünal’ın haberi var, valimiz sayın Mükerrem Ünüler’in bilgisi var, önceki dönem Tarım Bakanımız sayın Prof. Dr. Vahit Kirişçi’nin bilgisi var, şehrin tek yerli ve milli milletvekili sayın Ömer Oruç Bilal Debgici’nin (bak bu kez tam yazdım) haberi var, en son Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Fırat Görgel’in de bilgisi dahilinde iken, kaldı ki oluşturulan bir temsilci gurubu kaç kere Ankara’ya gittiler, ceplerinden para ve zaman harcadılar. Arkadaşlarımızın parasının ve zamanının suçu neydi?
Yoksa bu işin öncülüğünü yapan, önayak olan sayın Mahir Ünal devreye girdi geçmişte de, önderlik yaptı diye mi yan çiziliyor? Kendi içinde muhalefet mi devreye girdi yoksa?
Yok yazmayalım, dillendirmeyelim, unutturalım istiyorsanız, kusura bakmayın beyler, haraç demiyoruz, avanta istemiyoruz, bedava verin diye ısrarımız yok. Çok arkadaşımızın evi yok, dışarıdalar. Başlarını sokacak bir evleri olsun istiyorlar-istiyoruz, suç mu günah mı?
Yazı çok uzadı, siz de ‘Şehnaz buselik makamında’ şarkılar dinlediniz de, hani eşlik edecektiniz! Ne? Sesiniz mi güzel değil. Tamam, kendin güzlesin ama göbeğin iki metre dışarıda kızım!