Hadi cevap verin bakalım?
Her şeye aklı eren, her şeyi bilen, her şeyden haberi olan, her şeyi herkesten çok iyi bildiğini sanan kahraman şehrimin kahraman insanları, biz niye festival meselesinde gerideyiz?
Sakın depremi bahane etmeyin!
Depremden önce de kaç kez tartışma konusu oldu, gündemden düşmedi, ama sektör içindeki kısır ve yersiz zamansız tartışmalar, sen-ben çekişmesi, yıpratmaya yönelik operasyonlar, hizipler, kiralık maşalarla yaralama niyetli hareketler ve bireysel-kurumsal egolar yüzünden dondurma festivalini yapamazken, adamlar ot festivali ve inek festivali ile gündeme geldiler.
Şehirlerini, ilçelerini tanıtıyorlar.
Bizde ot mu yok, inek mi yok? Sahtan sağsan 50 ton sütü çıkar! Yok diyorsanız elinizden tutar götürür, gösteririm! Ne otlar, ne inekler var bizde, sayısını ve yerini görünce şaşırır, hayret eder, dudaklarınızı ısırır, ‘Vay be, biz niye görmedik bunları, niye ıskaladık!’ dersiniz.
*
Ot festivalinin nerede yapıldığını bilmeyen kalmadı. İnek festivali de öyle iken, güya biz dondurmanın başkentiyiz, sözüm ona markayız, aslı var ise sektörde onlarca firmamız varken, tabi tutkunluk, dayanışma, birlikte hareket etme ruhu olmayınca, dondurma festivali de her daim başka baharlara erteleniyor.
Bakın kırmızı biberimiz elden gitti, gidiyor. Tescillenmiş markamız fıstık ezmesi de komşuya gitti gidiyor, eh bu kafa ile giderseniz anca gidesiniz sılaya diyeceğim de, bize has yöresele ürünlerimiz de sadece mazide, hatıralarda kalacak.
Sen sahiplenmezsen kendi ürününe, kendi marka ve firmalarına, kendi değerine, kendi siyasetçine, kendi başkanına, elin adamı gelir alır elinden.
Alır ve üstüne de bir bardak su içmek kalır sana.