Ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasi gidişatı üzerine farklı yorumlar gelir, gelecektir. Çünkü herkesin tuttuğu parti ayrı, gönül verdiği takım başka. Haliyle, fikirlerin de başka başka olmasından doğal bir şey yok.
Farklılık zenginliktir, toplumsal farkındalıktır.
Dedikten sonra gelelim zurnanın zırt dediği yere…
*
Altın sektöründe dünyada İtalya ilk sırayı alıyor. Türkiye’de ise önce İstanbul, sonra da Kahramanmaraş. Bize ‘Altınşehir’ denilmesinin sebebi bu. Dondurmanın, tekstilin, kültür - sanat ve edebiyatın başkenti kadar altın (kuyum) sektöründe de iddialı bir şehrin evlatlarıyız.
Kahramanlığı zaten kimseye kaptıracak halimiz yok, bu şehirde herkes kahraman! Çoğu da kendine!
*
6 Şubat depreminde KuyumcuKent büyük zarar gördü. Hâlâ da bakım-onarımda. Ve en yakın destekçileri, yanlarında olan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Allah razı olsun!
KuyumcuKent içinde bir de kooperatif var. S.S. Kahramanmaraş Altın, Gümüş ve Değerli Maden İmalatçıları Sanayi Sitesi Kooperatif. Kısaca Atınşehir Kooperatifi.
335 ortağı var.
Geçenlerde, kıymetli meslektaşım Neşe Yıldızhan ile Kuyumcular Odası ve Altınşehir Kooperatif Başkanı sevgili Hacı Mustafa Öz ile bir araya geldik. Sitenin dününü ve bugününü konuştuk. Depremde büyük yıkım yaşanınca, Başkan H. Mustafa Öz amiyane tabirle bekçilik yapmış. KuyumcuKent’i yağma ve talandan korumuş.
Bu arada, restorasyonun bir an önce bitmesi, işyeri sahiplerinin yerlerine taşınması için olağanüstü çaba içinde. Ankara’yı yol etmiş neredeyse. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında tanımayan yok.
*
Buraya kadar tamam, sıkıntı yok da, Başkan Öz ve işyeri sahipleri bir an önce yerlerine kavuşabilmek için zaman ve fırsat kollarken, zamanı iple çekerken, o kadar maddi kayıplar da yaşanmışken, hele hele Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkilileri bilmem kaç kez gelip ‘haliniz nicedir, ne yaptınız, acınız var mı, kayıplarınız var mı? Bize düşen ne varsa söyleyin!’ der ve yaralara merhem olmaya çalışırlarken, şimdi bu yazacaklarıma dikkat buyurun, şehirden bir Allah’ın kulu gelip de ‘nasılsınız, ne yaptınız!’ diye sormamış.
Biraz garip ama gerçek. Tuhaf ötesi. Hani tutkunluk, hani acıya ortak olma, hani birlik-beraberlik masalları, hani, hani?
Milletvekillerinin hiçbir tenezzül edip kapıdan içeri bile adım atmamış, telefon dahi etmemişler!
Kendi saha ve sınırları içinde olduğu halde, üstelik de komşuluk hukuku da varken, Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Mehmet Akpınar bile gelip ‘haliniz nicedir!’ diye sormamış, bilgi edinmemiş, işyeri sahipleri ile dertleşmemiş.
Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel de gelmemiş. En çok beklenen isim olmasına rağmen, ya zaman bulamadı, ya birileri hatırlatıp da beş dakika uğrak vermemiş.
Peki milletvekilleri gelmiş mi derseniz, onlar da ne yazık ki uğramamışlar. Ne iktidarı (bakan dahil), ne muhalefeti sanki başka şehirde yaşıyorlarmış gibi, 10 bin kişinin istidam edildiği, Türkiye’nin ikinci kuyum sektörü binasına, başkanına gelip de bir ‘geçmiş olsun!’ diyen olmamış.
Valimiz sayın Mükerrem Ünlüer dışında. O da olmasaymış, bizi yönetenlerin, bilumum siyasilerin, bilumum başkanların bu şehirde KuyumcuKent diye bir varlıktan, bir sektörden haberi bile olmayacakmış!
‘Hamur un’dan, vaziyet bundan ibaret!’ dememin sebebi buydu işte!