2025-05-30 22:34:14

Durum vahim! İflas fırtınası geliyor!

Mehmet FİSKECİ

mfiskeci_kimlik@hotmail.com 30 Mayıs 2025, 22:34

Felaket tellallığını sevmem ama görünen dağın uzağı yok. Gerçekler kabak gibi meydanda iken, gazetelerin ekonomi sayfaları geliyorum diyen tehlikeyi işaret ediyorlar. Sizi temin ederim bu sayfayı (en az üçüncü sayfa kadar) okumaya korkuyorum.

Gerçi konuşmayan, yazmayan yok. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bile dayanamadı, Bakan Mehmet Şimşek’in gözünün içine baka baka iyi gitmeyen ekonomiyi anlattı, iflasların, konkordatoların arttığını, bunun da gelecek adına iyi sonuçlar vermeyeceğini açık açık söyledi.

Yüksek faizden, baskılanan fakat oynak, gevşek dövizden söz ederken, yerelde ise Kipaş Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı, bu şehirde yatırımın çeşitliliğini artıran, sektörde söz sahibi olup, bünyesinde yaklaşık 13 bin kişiyi barındıran Hanifi Öksüz de ifade etti, benzer cümleleri kullandı. Tekstil kentinde bir şeylerin iyi gitmediğinin altını çizdi ısrarla, endişelerini-kaygılarını ve korkularını ifade ederken, gelecek için hiç de umut dağıtmadı.

*

İktidarın en yakın destekçisi, Yeni Şafak’ın manşetleri ne o öyle? Vurdukça vuruyor. Ha, onun derdi, onun hesabı başka, o ayrı mesele…

Ekonomist değilim. Lakin görünen dağın uzağı olmuyor, gemi hızla su alıyor, iflaslar ve konkordatolar birbirini takip ediyor şahsım ülkede ve şehrimde.

Belki işadamlarımız ticari etik nedeniyle yüksek sesle konuşmuyorlar, büyük harflerle sıkıntılarını anlatmıyorlar ama için için dert küpü olduklarını bilmeyen yok.

Kaygı çok, işsizlik artıyor, hayat zaten pahalı… Maliyetler yüksek, o sebepten Mısır’a, Fas’a, Cezayir’e kaçan kaçana, giden gidene…

*

Kaptan, suyun üstünde kalmak için stokları boşalttı. Makine başındaki işçiyi de can simidi bile vermeden gemiden indiriyor. Geminin yükü çok ağır. Son 19 Mart fırtınası olmasaydı, belki atlatabilirdi. Ama son darbe fazla geldi, gemi batacak çaresiz...

Üstelik denizin üstü gemilerle dolu, bir yandan da yeni bir fırtına yaklaşıyor…

Hayat pahalılığı, geçim derdi derken, şimdi yeni bir safhaya geçiyoruz. Konkordato ve iflaslar arka arkaya dizilmeye başladı.

Her havlu atan büyük şirket, hiç kaydı tutulmayan partnerlerini de yanına alarak ticaret sahnesinden çekiliyor.

*

Kendi sektöründe büyük aktör olan bir firmada ödemeler sarsıldığında bu domino etkisi yaratır. Onunla birlikte çalışan küçük firmalar da hızla aynı noktaya sürüklenir.

Kredi musluklarının kapanmasıyla fitili ateşlenen, nakit sıkıntısı ve durgunluğun körüklediği iflas dalgasının bir kasırgaya dönüşmemesi için acil tedbir gerekiyor.

Tüm ekonomik kriz programlarının son perdesinde iflaslar, mahkemelerin raflarına sığmayan icralar sahneye çıkar. Vicdansız iktisatçılar, bu tabloya “çürük yumurtaların ayıklanması” diyor. Ama batan şirketler, çalışanlarını işsiz bırakarak arkalarında büyük bir sosyal enkaz da yaratır.

Buraya kadar tamam, peki ne yapmalı? Üretenlerin, istihdam sağlayanların, ihracat yapanların NAKİTE İHTİYAÇLARI VAR!

*

Kâr, finansal sürdürülebilirliğin sadece bir parçasıdır. Günün sonunda şirketin ayakta kalabilmesi için kasasında nakit olması gerekir. Nakit olmazsa maaşlar ödenemez, tedarikçiye parası verilemez, yatırım planları askıya alınır. İşte krediler tam da burada devreye girer. Kredi, şirketlerin nakit dengesi kurmasına yardımcı olur.

Kemer sıkma programına bağlı olarak sürdürülen yüksek faiz politikaları şirketlerin mali yapısının bozulmasına neden oldu. Ticari kredinin maliyeti yüzde 80’i buluyor. Bu faize razı olsan bile kredi muslukları kapalı... Dolayısıyla nakit sıkıntısı çeken şirket kârlı olsa da iflasa sürüklenebiliyor.

*

Konkordato başvurularında geçici mühlet kararı geçen yıla oranla fırlamış durumda.  

Artan işçilik maliyetleri ve azalan kârlılık, özellikle tekstilde firmaları varlıklarını sürdüremez hale getirdi. Ayrıca döviz kurlarını düşük tutma çabasının faturası da şirketlere kesildi. Başta tekstil, inşaat, ilaç, tıbbi cihazlar olmak üzere birçok sektörde şirkteler ayakta kalmakta zorlanıyor.

İmalatçı KOBİ’lerin yararlanabilmesi için devreye alınan 30 milyar liralık destek paketi firmalara can suyu olamayacak kadar küçük. Türkiye’nin üretici kuruluşlarını krize kurban vermek istemiyorsak, geniş çaplı bir finansman desteğinin devreye alınması kredilerin erişilebilir olması şart oldu.

*

Bakın, sanayici her şeye rağmen iyimser, ayakta kalmaya gayret ediyor ama bir yere kadar. Artık canı burnunda. Konuşmuyorlar ama ülkeyi, devleti ve şehrini sevdiklerinden seslerini çıkartmıyorlar, fakat dayanacak güçleri-tahammülleri kalmadı, ya işletmesini kapattı, ya küçüldü, işçilerini çıkarttı, beklemeye geçti.

Ne zamana ve nereye kadar, bilinmez bir denklem! İnşallah hükümetimiz iyileştirici kararlar alır, üreten, istihdam sağlayan işletmeler rahat yüzü görürler, işçileri de geri döner, inşallah çarklar da dönmeye devam eder!

Allah yardımcıları olsun!