Soru size biraz değil, çokça tuhaf gelse de sormak zorundayım; Devletin mi, Büyükşehrin mi, Bertiz’lilerin mi, Mehmet Akpınar’ın mı, yoksa nüfusu 300 bini geçen ilçe halkının mı?
Devletin mi derken, şu sıralar, depremde en çok yara alan, yıkım yaşayan ilçemiz Dulkadiroğlu’nda TOKİ var, EPP var, Emlak Konut, yani devlet var. İlçeyi ihya ve inşa noktasında varlığını hissettiriyor. Allah Dövlete zeval vermesin!
*
Osmanlıca ‘kudretli’ anlamına gelen 11. Dönem Anadolu Beyliklerinden biri olan Dulkadiroğlu (1339-1522) yılları arasında, merkezi (başkent) Elbistan olan bir Türkmen devleti, beyliği iken, zaman zaman Osmanlı’ya ters düşmüş, hatta Kanlıdere’de Beyazıtlılar ile kavgasında çok sayıda kan akması sebebiyle bu bölgeye ’Kanlıdere’ adı verilirken, şimdi metropol ilçe olarak en çok bakıma, ilgiye ve yatırıma muhtaç ille haline geldi.
Ne yaptıysa deprem yaptı.
*
Depremden bu yana bu ilçemizde gözle görülür bir yatırıma rastlayan çıkmadı. Peki, genç meslektaşımız Mahmut Beyaz’ın ifadesi ile ‘Dulkadiroğlu’nun anası ağladı’ mı?
Ağladı mı, ağlayacak zamanı oldu mu, onu o bölgeye yönetenlere sormak lazım.
Haaa, haklılık payı yok değil, bitmek bilmeyen altyapı çalışmaları sebebiyle toz topraktan insanlar gözünü açamıyor. Altyapıya karşı mıyız, elbette ki hayır!
Peki, bu işte bir planlama var mı, bilen, vara diyen çıkmadı. Hizmet çileye, işkenceye dönüşürse, partiye olan, parti tabanına olan güvene zayıflayacak, vatandaşın sabrı taşacak, bir gün gelir isyan bile edebilirken, bu bölgede yaşamak çileye, işkenceye dönüştü.
Dulkadiroğlu’nun fotoğrafını çekin deseniz, tamda bu!
*
Tamam, mahalli seçimlerde Necati Okay’a, destekçisi Ömer Oruç Bilal Debgici’ye bir eleştiri, tepki vardı ve bu tepki ayyuka çıkmış, nihayetinde sandığa yansımış, koltuk el değiştirmiş, Ak Parti seneler sonra koltuğu muhalefete kaptırmıştı. Diğer bazı ilçelerde olduğu gibi.
Hele hele araçla gidebilmek başka rezalet. Necip Fazıl yaşasaydı, herhalde ‘Çile’nin ikinci cildini bu ilçemiz için yazardı.
Hangi sokağa girseniz ‘çıkmaz sokak’
Çukurlar ortada, üzerini kapatmak kimsenin ne işine geliyor, ne aklına. Sevgili Mahmut çok güzel bir ifade ile, ‘Navigasayon cihazlarının bile pes edeceği bir keşmekeş’ vaziyeti yaşanan.
5 dakikada ulaşabileceğin noktaya bir saatte zar zor varıyorsun.
*
Vatandaşın ulaşım, iletişim, ısınma, barınma sorunu altyapı ihalelerini alan firmaların (çoğu taşeron) çok da umurunda değil. Yıkarken bile su sıkmaktan, vatandaşı toz içinde bırakmaktan neredeyse zevk alan firmaları denetleyen de olmadı bugüne kadar.
İlçeye girmek de, çıkmak da bir dert. Zaten araçlarda hayır kalmıyor. Bu işten en çok kazançlı çıkan küçük sanayi sitesi esnafı olurken, vatandaşa da çile çekmek düşüyor.
Peki, Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Mehmet Akpınar ne yapacak? Neticede muhalefet olsa da, elinden gelen gayreti gösteriyor, vatandaşın yaşamını kolaylaştırma noktasında tüm imkânları kullanıyor, eh İller Bankasından gelen para ve kesilen tutar da belli iken, daha fazlasını nereden bulacak?
İyi niyetli, yetiyor mu, yetmez ama evet!
*
Geldi mi sıra Büyükşehir’e ve onun mümtaz (ayrı bir yeri olan, üstün tutulan, seçkin) başkanı Fırat Görgel’e.
Şu sıralar su ile imtihan veriyor vatandaşa. Depremin yaralarını sarmaya çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor. Su dedik, çok şükür o da bitti. Eskisi kadar su sıkıntısı kalamadı desek yeri. Altyapı çalışmaları şehrin dört bir yanında sürüyor, amiyane tabirle kentin her tarafı şantiye alanı gibi.
Sadece merkezin değil, 11 ilçenin de başkanı. O ilçelere de hizmet götürmek zorunda. Bütçe bunun için veriliyor. İlçelerde ana arterlerin yapımı, bakımı, temizliği, ilaçlaması de büyükşehre ait.
Allah var, bölge, parti ve başkan seçimi yok. Hizmet noktasında adil davranıyor mu, evet! Altyapıdan, su’dan başını kaldıramıyor bir türlü. Senelerin ihmalini gidermeye çalışırken, ilçeleri de göz ardı etmiyor, ki Dulkadiroğlu da bunların başında geliyor. Neticede burnunun dibindeki ilçe.
Şimdi sizi karar verin, Dulkadiroğlu kimin?