Cehalet en pahalı yaşam tarzıdır. (Ömer Reyhanlıoğlu)
Söze başlamadan, geçtiğimiz haftalarda bir vesile ile Mehmet Fiskeci abimle tanıştım, birkaç kez O benim ofise geldi ve bir kaç kez de ben de O’nun ofisine uğradım.. Sohbetlerimiz esnasında bana ''yaz Ömer!” dedi ve ben de bana Gazetesinde yazma fırsatı verip bana kapısını açtığı için kendisine çok teşekkür ederim ve başarılı bir yayın hayatı dilerim.
Ben bir psikolog değilim ve herhangi bir psikoloji eğitimi de almadım,ama hobi olarak psikoloji ile ilgileniyorum kendimce. Bu yazının amacıda sadece bilgi paylaşımı. Kimseyi bağlamaz!... Siz kesinlikle konu hakkında bir uzmandan bilgi edinin. Yarım doktor candan eder diyorum...
Neden panik atak hakkında yazdım? Çünkü etrafımda birçok insan, buna yakın akrabalarım, meslektaşlarım,arkadaşlarım dahil, bu panik atak illetinin pençesine kendini kaptırmış durumda.. Kimileri bunun farkında tedavi oluyor kimileri farkında değil.... Etrafınızda herhangi biri panik atak olabilir ve ya sizde bir panik atak hastası olabilirsiniz şuan dünya nüfusunun çoğunluğunun panik atak hastası olduğu tahmin ediliyor... Ve eğer panik atak hakkında yeterli bilgiye sahip değilseniz doktor doktor gezip tedavi ücretleri ilaç masrafları ve zaman kaybı ile zarara uğrarsınız. Ya da muskacıların, cincilerin vazgeçilmez müşterisi olur ve paranızı zamanınızı yine kaybedersiniz.. Doktor doktor gezenler yine şanslı muskacıların eline düşenlerden.. Çünkü artık doktorlar panik atak hakkında bilgi sahibi olduğu için sizi bir psikoloğa yönlendirebilir ve gerçek tedaviye kavuşursunuz... Muskacıların eline düşenlere Allah yardım etsin,türlü uydurma cin hikayeleri ile insanı büyüleyip(!?), aylarca cin çıkartma merasimleri ile hastanın durumunu daha kötüye götürüp içinden çıkılmaz bir duruma sokabilir.
Evet dua etmek önemli ama muska ile iyileşmeyi beklemek cehaletimizin net göstergesi.... Bazı insanlar bu muskacılardan geçici şifa bulmuş olabilir buda gayet normal çünkü panik atağın temeli psikolojik...bu kişiler yüz kişide bir kişidir ve hastalığın tamamen atıldığını kanıtlayacak hiç bir delilde yoktur ve yaşanılan sıkıntı tekrar tekrar yaşanır ve üfürükçüde her defasında kendine başka bir sebeb ve başka bir şaklabanlıkla müşterisinden hediye adı altında kazancını elde eder (ve bu kazanca herhangi bir resmi faturada kesmez)... Üfürükçülere kızmıyorum çünkü onlar mesleklerini icra ediyorlar ve pek de başarılılar ,
Güzel Allah'ımız derdi yaratmış şifasını da yaratmış ve tıp ilmini vermiş biz kullarına... O zaman neden şifayı doktorlarda aramıyoruz?.. Ya da hani derler ya ''kişi kendi kendinin doktorudur'' işte,kendi kendimizin doktorluğunu az da olsa neden yapmıyoruz?... Cevap: Çünkü tembeliz... Evet tembeliz... Tembelliğimiz bir çok sorunumuzun sebebi... Hep bir sihirli değnek bekliyoruz, hep bir ak saçlı bilge bekliyoruz hep keşke Aladdinin cini olsa da 3 dilek dilesek, her şey kendiliğinden olsun istiyoruz.... Tembellik tüm gerginliklerimizin asıl sebebi...ne demişler işleyen demir paslanmaz... Hayat iniş ve çıkışlardan ibaret... İnsanın başına herşey gelebilir ve bir gün daha biter... Ama, işte bu günü bu hayatı mutlu yaşamak en önemlisi.... Mutlu olmak tembelliğin atılması ile mümkün...herkes gibi bende de tembellik mevcut ve ne zaman bir eylemde bulunsam arabayla değil de yürüyerek gitsem , spor yapsam , önümde bekleyen işime ne zaman yoğunlaşsam kendimi daha mutlu hissediyorum..
Diyeceksiniz ''yaa panik atakla tembelliği nasıl bağdaştırdın?''... Şöyle; o kadar tembeliz ki kitap okumuyoruz, araştırma yapmıyoruz, alıştığımız monoton hayatımızı küçük de olsa değiştirmiyoruz, hep tembelliğimizden erteliyoruz... Ve monotonluk tüm problemlerimizi çözülmez hale getiriyor ...
Nedir panik atak? Bir alıntıyla cevaplayalım.. Alıntının kaynağı paragrafın sonundadır isteyen oradan daha detaylı bilgi edinebilir....
Panikatak, başta "Panik bozukluk" olmak üzere, birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda (Tiroid bezinin aşırı çalışması, kan şekeri düşüklükleri, enfeksiyon hastalıkları, kansızlık gibi...) görülebilen; beklenmedik bir anda, herhangi bir yerde ortaya çıkan; yoğun kaygı, bunaltı, korku karışımı bir nöbettir. Bu nöbet kişiye öylesine yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusu yaşatır ki, kötü bir şey olacağı veya sonunun geldiğini, öleceğini hisseder. Bu korku fırtınasını yaşayan insan, doğal olarak o ortamdan ve durumdan kaçma, uzaklaşma davranışı gösterir, bir an önce yardım alınabilecek bir sağlık kuruluşuna müracaat edilir. Çoğu kez de hastane, doktor gördüğünde kişide rahatlama olur ve nöbet geçebilir. Panik atağı yaşayanların bazıları, o esnada kalp krizi geçirdiklerini ve öleceklerini hissederler.
İlk defa hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide, kendisini ölüme yakın hisseden kişi, büyük bir korku ve dehşet yaşar. Bazısı o an kim varsa, ona vasiyetini söyler. Telaş ve kaygıyla bir an önce acile-doktora yetişmek için etrafına yalvarır. Kimisi aklını kaçıracağını, felç geçireceğini, kontrolünü yitireceğini, düşüp bayılacağını hisseder.
Panik atak geçtikten sonra; kişi üzerinden kamyon geçmiş gibi hisseder. Müthiş bir yorgunluk, isteksizlik, sese, gürültüye, kalabalığa, ışığa karşı tahammülsüzlük ortaya çıkar. Yatmak, dinlenmek en iyi bir seçim olur. Yanında güvendiği birisi olsun ama soru sormasın, fazla konuşmasın istenir. Bunlar zaten bir "harpten çıkmış" insanı daha da yorar. (alıntı : //www.panik-atak.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=9&Itemid=145)
Panik atak geçtikten sonra; kişi üzerinden kamyon geçmiş gibi hisseder. Müthiş bir yorgunluk, isteksizlik, sese, gürültüye, kalabalığa, ışığa karşı tahammülsüzlük ortaya çıkar. Yatmak, dinlenmek en iyi bir seçim olur. Yanında güvendiği birisi olsun ama soru sormasın, fazla konuşmasın istenir. Bunlar zaten bir "harpten çıkmış" insanı daha da yorar. (alıntı : //www.panik-atak.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=9&Itemid=145)
Özer Özavcı 13 Yıl Önce
eline, diline, bilgine, yüreğine sağlik yazilarinin devamini bekliyoruz başarilar....