Bıraksalar, imkân verseler, yol açsalar adamlar çalışacaklar da, dış güçler denen şerefsiz mekanizma, ‘Hayır olmaz, kırık sırık işlerle uğraşacak, sakın ha haberimiz olmadan plan-proje üretmeyecek, vatandaşa söz vermeyeceksin!’ diye dayatınca, belediyelerin de eli kolu bağlı, ne yapsın adamlar, rutine dönmek zorunda kaldılar.
Rutin derken ne yapıyorlar mesela…
*
Dün deyince dün dünde kalınca, geriye dönüşü yok bazı işlerin, zamanların, kimselerin. Yarının da ne olacağı, neler getirip neler götüreceğini kimse kestiremeyince, gün bugün saat bu saat ilkesinden hareketle, günü kurtarma operasyonları düzenleyip, vatandaşa selam çakıyorlar, bol bol fotoğraf çektirerek, ‘Bak biz çalışıyoruz, teknik olduğu kadar sosyal belediyecilik alanında, varlığımızı hissettiriyoruz, yanınızdayız!’ mesajı vererek günü kurtarmaya bakıyorlar.
Sorsan, ‘Çalışmamızı, hizmet üretmemizi istemiyorlar, üstelik de engelliyorlar! Zaten koltuğa oturduğumuzda borç bini aşmıştı, onları ödemeye çalışıyor, mali disiplini sağlıyoruz. Kaldırım, kilit parke, muhtar ve esnaf ziyaretleri, düğün dernek, açılışlar, hasta ziyaretleri derken vakit geçiyor!’ bahanesi hazır iken, vatandaş da sırtını sıvazlayana, kendini adam yerine koyana oy veriyor zaten!
*
Rutin dedim de aklıma geldi; düğünlere katılıp altın takıyorlar en azından! Başkan gelmiştir, mutlaka nikâh şahidi olmazsa olmaz. Mutluluklar dileyecekler, nikâh cüzdanını geline verip, damadın ayağına basmasını tavsiye edecekler, en az üç çocuk isteyip, toplu fotoğraf karesinde yer de alınca, keyiflerine diyecek olmayacak.
“Çocuklar, falan mahalle muhtarını arayın, müsait ise yanına gidelim, muhabbet edelim, mahallenin sorunlarını, muhtardın taleplerini dinleyelim. Şöyle mahalleden çokça da vatandaş toplasın ki, kalabalık gözüksün! Ne kadar çok kalabalık olursa reytingimiz artar, takipçimiz çoğalır.”
Talimat derhal yerine getirilir. Eh muhtarın da canına minnet, hele bir de kendi partisinden ise, dört gözle geleceklerin yolunu gözler, gidilecek yer varsa da iki ayak ödünç alır, koşa koşa gider.
Milletin isteği bitmez, gelenler de kafasında ne isteyeceğini, ihtiyacını-talebini belirlemiştir. Ama belediyenin imkânları sınırlı, başkan da hık diyecek, mık diyecek, kem küm diyecek, bütçeyi hatırlatacak. Yani özetle dış güçler burada da devreye girecek!
*
Yaz çok sıcak geçiyor. Sanki havadan alev yağıyor yeryüzüne. Ara ara mahallelerde - sularda kesinti yaşanıyor, belediyeler vatandaşa su meselesinde tasarrufu öneriyor ama vatandaş da bir elini yıkamak için neredeyse 2 ton su harcıyor. Tasarruf hak getire Türkçesi.
Böyle giderse, barajlarda da su seviyesi her geçen gün düşüyor, kullanım kadar da buharlaşma yaşanınca, eski şebekeler yüzünden kayıp ve kaçak da dikkate alındığında, yakın tarihlerde kuyu suyuna mecbur kalacağız gibi.
Dış güçler temiz şebeke suyu içmemize de karışıyor, burnunu sokuyor belli ki…
*
Ne kaldı geriye! Esnaf gezileri. Her ne kadar vatandaşın talebi, ihtiyacı sınır tanımasa da, masrafsız. Çay da esnaftan nasıl olsa. Hayırlı işler dile, nasılsın de, sırtını sıvazla, ‘bana düşen bir emrin var mı?’ deyip gönlünü al, bir iki esnaf ziyaretiyle günü kurtarmış oluyorsun ki, esnafın bin bir derdi var, hangi birine derman olacaksın, ‘hayırlısı olsun maşallah-inşallah! dersin, ‘çay da güzelmiş ha, hiç bu kadar nefis çay içmemiştim!’ kendinin bile inanmadığı palavrasına sığınır, bir de bayat çaya teşekkür edersin ki, karşıdaki, yani muhatabın keyiften dört köşe.
Zannedersin zemzem ikram etti!!!
Talepler, istekler, ihtiyaçlar bitmiyor zaten. İşte o dış güçler dediğimiz haysiyet celladı iş yapmana, vatandaşa söz vermene engel oluyor!
*
Velhasılı kelam, biz ne çekiyorsak başarımıza, gayretimize, çalışmamıza, hizmet etme şevkimize müdahale eden hep o adi, gelişmemizi, büyümemizi, kalkınmamızı istemeyen şerefsiz dış güçler! Bıraksalar adamlar beldelerini, ilçelerini, şehirlerini ihya ve inşa edecekler, ama dış güçler haline bırakmıyor!
Plan yok, planlama yok, proje yok. Zaten para da yok! O halde rutine devam çocuklar!
Sırada kim, nere var!