Bu başlığı gazeteci Murat Murathanoğlu’nun sayfasından ödünç-emanet aldım. Ödünç yiyen kesesinden yermiş. Bir gün o da benim yazı başlığını emanet alabilir, sıkıntı yok!
Hastalanır, doktora gideriz. Kimisi adam gibi muayene eder, tetkiklerin alınmasını zaruri kılar, nihayetinde reçete yazar. Kimileri de hastaya bile bakmadan sorar ‘neyin var!’ diye, verdiği cevaba göre reçeteyi yazar ve uzatır hastaya. Muayene hak getire!
Bizde reçeteyi şişiren, çok ilaç yazan ‘iyi doktor’dur.
Ne zaman doktorlarla ilgili yazı yazacak olsam, aklıma merhum Abdürrahim Karakoç’un ‘Doktor bey’ şiiri gelir.
Doktor, benim derdim başka dert,
Ağrıyan yerimi sorma boşuna,
Yazdığın reçete değer mi zahmet,
Kağıtta kalemi yorma boşuna!
*
Bu şehirde maşallah konuşmayan, her meselede ahkâm kesmeyen, bilinmeyenleri dahi bilmeyen yok. İster spor olsun, ister siyaset, ister seks, herkes uzman, herkes herhangi bir işin değil, şehre dair ne varsa yazılan-konuşulan herkes işin profesörü, herkes duayen.
Zaten şehrin konuştuğu 3 S var. Anladınız siz! Hastaneye gider doktoru beğenmeyiz, oy verdiğimiz siyasetçiye demediğimizi bırakmaz, gönül verdiğimiz partinin bile anasını belleriz bir çırpıda.
*
Seviyesiz, patavatsız, ölçüsüz iseniz, günahı hesap etmeden, kul hakkını aklınıza getirmeden, bilumum başkanlara, bilumum siyasilere, bilumum gazetecilere, bilumum yöneticilere hakaret etmek parayla da değil nasıl olsa, eh laf kalabalığından gümrük de almıyorlar, yalan söyleyeni Ahırdağı’na kaldırmıyorlar, hastayı tedavi edeceğimiz yerde eceli ile öldürmek için özel çaba harcıyoruz.
Sonrada kalkıp ‘Doktora götürdük, tedavi ettirdik, ameliyat da başarılı geçti ama ne yazık ki öldü. Kısmeti bu kadarmış, kaderi böyleymiş!’ der çıkarız. Sorumluluk sahibi değiliz her şeyden önce.
Ve hastaya bakmadan reçete yazan doktor gibiyiz!