Haberi siteye koyarken beni bir gülme tuttu. Sanki gülme krizine tutulmuş gibi hal alınca, evdekiler de korktular, telaşlandılar. Yanıma gelip ‘İyi misin, bir şeyin yok ya!’ demeye başladılar. Başıma bir hal gelmesinden korktular. Hatta kafayı üşüttüğümü bile söylediler yüzüme karşı.

Sonra oturup düşündüm. Memlekette hayvancılık ölmüş bitmiş, ağlayanı yok. Otlatacak mera kalmamış, besicilik her geçen gün güç kaybediyor, senelerdir besicilik yapanlar da işi bıraktı zaten, yem pahalı, bakımı zor.

Buna rağmen bu mesleği sürdürmek isteyenler varmış, varmış ama hayvanları güdecek çoban bulamıyorlarmış.

Şundan olsa gerek, bir parça ota, bir avuç yeme kanacak davar, koyun da kalmadı memlekette!

Ara notu; Sayın Eşref Şekerli’ye teşekkür ediyorum! Keşke herkes onun gibi toplumsal duyarlılık sahibi olsa! Keşke, keşke…

*

Tamam da, çobana gerek yok ki, zaten bizi güdenler var. Önümüze koyuyorlar bir şey, ye diyorlar yiyoruz, su koyuyorlar, iç diyorlar içiyoruz, ahıra diyorlar ahıra, nahıra diyorlar nahıra koşturuyoruz.

*

Zaten şimdiye kadar güdüldük, bundan sonra başımızda çoban olsa ne olur, olmasa ne olur.

Hayvancılık yapanlar tabi ki çoban bulamaz. Kimse meslek beğenmiyor ki. Valla iyi para, iki asgari ücrete tutarında maaş. Kırlarda, dağda-bayırda koyunlarında, keçilerinde berabersin, tabi bir de köpeğin olacak, gerçi bu zamanda bir köpeğin olmaz ise, insanları gütmek gerçekten zor.

Tutamazsınız ki. 

O köpekliğini yaparken, sürüye kurt getirmeyecek, sürüyü çalmak isteyenlere fırsat vermeyecek, sahibine zarar getirmeyecek.

Köpekliğin de bir şanı, şerefi var yani.

Öyle her önüne gelen köpeklik yapamaz!

*

Neyse habere bakalım; Dulkadiroğlu ilçesinde hayvancılıkla uğraşan 57 yaşındaki Seydihan Çınar, aylık 30 bin TL ücretle çoban aradığını söylemiş.

Deprem anında birçok hayvanlarının telef olduğunu, deprem sonrasında ise çoban bulmakta zorlandıklarını ifade eden Çınar, işsiz gençlere seslenerek, ‘Gelin 30 bin lira maaş ve her türlü masraflarınız bana ait!’ demiş.

Yayla sezonunun bitmesiyle kışlaklarda hayvanlarını besleyen sürü sahibi, sabahın erken saatlerinde koyunlarını kaval çalarak otlatıyor.

Şehrin coğrafya ve meralar bakımından zengin olduğunu söyleyen Seydihan Çınar, bölgenin kalkınması, normale dönmesi ve hayvancılığın gelişmesi için sürü ve göçer hayatının devam etmesi gerektiğini, ancak çoban bulmakta güçlük çektiklerini ifade etmiş.

Devletin sürü sahiplerine çoban, yem ve her türlü desteği verdiğini sözlerine ekleyen Çınar, 30 bin ücretle çobanlığa razı olacak olan kişinin her türlü masraflarının da kendisine ait olduğuna dikkat çekmiş.

*

Haber uzun, biz saadete gelelim; Tam da bu köşe yazısını yazarken bir  dost aradı, ne var ne yok, hal hatır faslından sonra böyle bir köşe yazısı içinde olduğumu söylediğimde, o da gülmeye başladı. ‘Bir zamanlar Çoban Sülü vardı, birçok da sürüsü.

‘Şimdi iki ayaklı koyunlar, davarlar çoban-moban da dinlemiyorlar. Kırlara, bayırlara giden koyun, davar da kalmadı. Ne bulursa onu yiyorlar. Sen gazeteciliğini yap keyfine bak, sana ne herkesin beş koyunundan, on davarından, çobanından. Hayattan zevk almaya bak!’ dediklerine hak vermedim değil.

Eskiden öyle değildi, şimdiki davarlar, şimdiki koyunlar laf da dinlemiyor. Köpek desen sürüyü boşladı, o da şehre indi, davarlar, koyunlar gibi o da bir fabrikada işe başladı.

Sürüler de çobansız kaldı.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol